AKBELEN'DE OLAN VE OLMASI GEREKEN

AKBELEN'DE OLAN VE OLMASI GEREKEN


Gezi Parkı'nda mesele nasıl yalnızca birkaç ağacın kesilmesini engellemek değildiyse, elbette Akbelen'de de öyle değil. Olmamalı da zaten...





Akbelen işsizlikle, geçinememekle, emeğinin karşılığını alamamakla, talanla, istismarla ve dahi burada bu sütunda saymakla bitiremediğimiz türlü haksızlıklarla karşı karşıya kalanların zihinlerinde biriken öfkenin ortaya çıkardığı bir umut, bir gelecek tahayyülü ve elbetteki siyaseti etkileyecek bir mekanizma kurma arayışıdır.





Bu mekanizmayı bazen bir ağacı yok eden balta ya da testerenin sesi, bazen de bir HES inşatına karşı toprağını, suyunu, doğasını savunan köylülerin nasırlı elleri besler, güçlendirir.





Bu mücadele bazen inşaattan düşen bir işçinin yerde yatan cansız bedenine yakılan ağıda, bazen de çalıştıkları fabrikada haklarını alamayan, sendikalı oldukları için işten çıkarılan işçilerin kurdukları çadırda söylenen bir türküye ses olur, çoğalır...





Akbelen bu arayış ve örgütlenmenin adıdır, aracıdır. Bu görev siyasetindir...





Dolayısıyla siyaset, psikolojik ve felsefi olarak sadece kendi çevresini, kendi anlayış ve düşünme gücüyle değerlendirme kapasitesine sahip olan, olayları algılama, değerlendirme, ölçme ve gerçeği bulma işlevlerini de yine ancak kendi anlayış ve çevresinin kapasitesine göre yerine getirebilen bireyleri, ölçek olarak sadece kendi zihin gücünü kullanmaktan kurtararak, onu yurdun dört bir yanındaki haksızlıklara ve hukuksuzluklara ortak ederek onlara yetki ve sorumluluk yükleyebilme işidir de...





Bunun için duyguları, düşünceleri harekete geçirerek tek tek bireyleri bir hedef ekseninde örgütleyebilmeli, böylelikle de yeni Akbelenler, bir değil binlerce Akbelen yaratma ölçeğine ulaşabilmeli...





Bu, sadece duymakla yetinen bireyi anlamaya, hatırlamaya, mukayese etmeye teşvik ederek dikkat ve dinleme gibi yetenekleri ile melekeleri geliştiren zihini fonksiyonun da örgütlenebilmesine tekabül eder. Zaten siyaset de, bir zihinsel olgunluk, bilinç haline ulaşma ve dolayısıyla da bir hedef doğrultusunda örgütlenme ve harekete geçme işlevi değil midir ki aynı zamanda?





Bu vesileyle Akbelen'de doğayı, dolayısıyla hayatı savunanların, kendilerine destek olmak ve meseleyi dünya kamuoyuna taşıyarak görünür olması için CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, TBMM grup başkanvekili Mahir Başarır ile nerede bir hak ihlali varsa, olay yeri inceleme refleksi ve duyarlılığına sahip olan, Meclis grubunun istisnasız son yıllardaki en aktif milletvekili Mahmut Tanal'a karşı gösterilen reaksiyon, Tanal'ın dediği gibi bir provokasyon değilse, herhalde en hafif tabiriyle kontrolsüz reaksiyon olmalı.





Eğer kontrolsüz reaksiyonsa, ülkemizin dereleri HES'lerle kurutulur, maden ve taş ocakları için ormanlar talan edilir, tarım arazileri yapılaşma için imara açılırken, TBMM'de ve az da olsa sahada, sosyalist ve komünist yurtseverlerin hemen yanı başında CHP'nin, hadi toptancı yaklaşmayalım ama, Mahmut Tanal başta olmak üzere birkaç milletvekilinin ilk saflarda olduğunu hatırlatarak haklarını teslim etmek gerekir.





Kendiliğinden gelişen bu tür eylemlerde, katılımcılar arasından kendilerini (Kılıçdaroğlu'na bir ağaca sarılarak kesilmesini engellemesini istemek gibi) eylemin şehvetine kaptıranlar çıkabiliyor. Bu tür bireysel refleksler, kişi üzerinde, isteğinin karşılanmamasının zihninde yarattığı baskıyla bazen sesini yükselterek alandakilerin dikkatini o yöne çekmeye çalışmaya, buna karşı da muhatabının yine eylem yeri refleksiyle kişisel bir parmak sallama hareketine, bazen de tüm bunlar olup biterken diğer eylemcilerin kas refleksini devreye sokmak suretiyle toplu bir protestoya dönüşebiliyor. Akbelen'de tüm bunlar olup biterken de, kitle içinde örgütlenme refleksini kaybetmiş bulunan CHP'liler ve örgütleri, muhtemelen, en iyi bildikleri delege yazım/çizim işiyle o kadar meşguldü ki, Genel Başkanları ile oradaki Milletvekillerinin yanında değillerdi.





Örgütsüz kitle reflekslerinde ortaya çıkan bu tür eylemliliklerin panzehiri, bu kitleleri, dünyayı değiştirebilecekleri siyasetin öznesine dönüştürmek, dönüştürebilmekten geçiyor diye düşünüyorum. Bunun yolu da dinle, mezheple, kimlikle düşünme ve sorgulama yetisi tahrip edilerek bu talan ve soygun düzeninin rızacısı yapılan bireyi, bu cenderenin içinden çıkmasını sağlayacak olan siyasetin merkezine çekebilmeyi başarabilmekten geçiyor. Hiç kuşkusuz bunun için de üzerinde ortaklaşılmış bir ideal ve etrafında birleşilmiş bir parti gerekiyor.





Doğayı, insanı, hayatı bitiren neoliberal düzen kendisi de çökerken ve sahipleri bunun yerine yeni sömürü mekanizmaları geliştirirken, herhalde en makul olan bunun karşısında durmak, durabilmek. Ülkemiz ve insanları bu yıkımla karşı karşıyayken, Akbelen'de olduğu gibi onların safında yer almak demek, günübirlik misafir eylemci olmak ya da yaşananları televizyon ekranlarında izlerken öfke kusmak değil; bu ülkenin dağını, taşını, ormanlarındaki envai tür canlısının yaşam hakkını güvence altına alabilecek, üretimi planlayan, halkçı, kamucu politikaları geliştirmek, savunmak demektir.



Turgay DEVELİ

31.07.2023 00:18:54

YAZARLAR


DÜZGÜN COŞKUN-GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ/ PES EDEN HESAP ÖDER, AST, ÜST YOK GAZETECİYİZ

VOLKAN BÖKE BARO BAŞKANLIĞINA ADAY OLDU

GENİTAL ESTETİK SANILANIN AKSİNE BİR İHTİYAÇ OLABİLİR!

YEDİGÖZE İÇME SUYU ARITMA TESİSİNİN YAPIMI

EMRAH KOZAY’DAN İLK NİKAH

MEVSİMSEL DEPRESYONUN GÜNEŞ IŞIĞIYLA İLGİSİ VAR!

GÜRER: “İTHAL HAYVAN VE ET İLE KİMLER KAZANIYOR?”

TMMOB ADANA İKK: GEZİ DAVASI TUTUKLULARI SERBEST BIRAKILSIN

DAİMFED’TEN YÜREĞİR’E YATIRIM ATAĞI

YUMURTALIK’TA CHP İLÇE BAŞKANINA SALDIRIYA KINAMA

ZEYDAN KARALAR YÖRÜK OTAĞINDA

HİSARCIKLIOĞLU: BİZE İŞ YAPMAYI ADANA ÖĞRETTİ

YUMURTALIK SERBEST BÖLGESİ, YATIRIMCILARLA BULUŞACAK

AKŞENET GİTTİ, DERVİŞOĞLU SEÇİLDİ

SEYHAN İMAR A.Ş’DE YENİ YÖNETİM

“2024 YILI 1 KİLOGRAM BUĞDAY ÜRETİM MALİYETİ 10 LİRA 87 KURUŞ”

“ SEYHAN BİZİM VAZGEÇİLMEZİMİZ”