HARBİYELİ OLMAK BİR AYRICALIKTIR!

HARBİYELİ OLMAK BİR AYRICALIKTIR!



21 Mayıs 1963 te, tam kılıç kuşanıp subay olmak üzereyken, Fransa’da yaşanmış Dreyfus olayını gölgede bırakan bir kararla ordudan atılıyor.
Suçu ise, 22 Şubat 1963 Talat Aydemir darbe girişiminde, 1470 Harbiyelinin komutanlarının emrine uyup Ankara sokaklarına çıkmaları. Üç beş kişi hariç kimsenin niye çıktığında haberi bile yok.
Tıpkı 15 Temmuz FETÖ darbe girişimindeki, verilen emirlere uyup sokağa çıkan ve akabinde linç edilen, ordudan atılan, hapse tıkılan askeri öğrenciler ve askerler gibi.
1470 öğrencinin tamamı tasfiye diliyor. Turgut Sunalp yıllar sonra açıklıyor: İşin içinde olanları tespit edemediğimiz için tamamını harcadık.
Aynı olay 12 Eylül sonrasında da yaşanıyor. Bildiğim kadarıyla Harbiyenin iki devresi, teğmen ve üsteğmenlerin tamamı tasfiye ediliyor.
Tasfiyelerin asıl nedeni ise, 27 Mayıstan ders çıkaran Amerika’nın kendi çıkarlarına karşı olan herkese yerli işbirlikçilerle birlikte bu güzel ülkeyi dar etmesi.
Neyse, olayın kahramanının ordudan atılması yetmiyor, yaklaşık 2.5 yıl hapis yatırıyorlar.
Sonra herşey sil baştan. Hukuk öğrenimi ve sonrasında avukat oluyor.
Ve ilk üstlendiği dava, ülkemizde kontrgerillanın varlığını ortaya çıkaran ve Ziverbey Köşkünde Faik Türün’ün emriyle işkenceden geçirilen Talat Turhan davası.
Sonra 12 Eylül koşullarında “asmayalım da besleyelim mi” denilen devrimci gençleri ipten kurtarmak için kendisi ve ailesinin yaşamını tehlikeye atıp sıkıyönetim mahkemelerinde “üstünlerin hukuku” değil, “hukukun üstünlüğü” için mücadele ediyor.
Üstlendiği davalarda parayı konuşmuyor. Kim ne verirse onu alıyor.
Ve gelinen noktada sadece bir evi, karısının ve kendisinin emekli maaşları var. Arabası bile yok, bankada birikimi hiç yok.
En ilginci de yaşamı boyunca yakasından Harbiye rozetini hiç çıkarmıyor.
Kimden mi bahsediyorum? Avukat Nebi BARLAS’tan.
Nerden mi biliyorum? “Adalet Savaşçısı” adlı bu ünlü Harbiyeli ve Avukatın yaşamını anlatan kitaptan. Mutlaka okunması gereken bir kitap.
Bu yazıyı okuyan ve beni tanıyanlar şaşırmışlardır. Haklılarda.
Onlara yanıtım: 27 Mayıs sonrası Amerika’nın strateji; Türkiye gibi geri kalmış ülkelerde her an yönetime el koyacak amiral ve general yetiştirmektir. 12 Martlar, 12 Eylüller bu strateji gereği uygulandı.
Benim dikkatimi çeken, burada beni ilgilendiren; koşullar ne olursa olsun yılmamak, bıkmamak ve pes etmemektir. İşini yaparken doğruluktan ayrılmamaktır.
Adana’da tanıma onuruna eriştiğim Şener EKİZ, Mustafa CİNKILIÇ, İrfan YARAŞIR, Ramazan DOĞRU, Aytekin, vb. ayrıca İstanbul’dan Recep YAZGAN bu sınıfa giren dostlarımdır.
Selam olsun dostum olan o Albaylara, diyorum.
Ve son olarak diyorum ki: Milli Savunma Üniversitesinde “Cuma namazlarını hangi tarikatın imamı kıldırsın” diye kavga eden subay adaylarını okudukça,
“Yazık ettiler Harbiyeye” diyorum.
28 Temmuz 2019.
Mahmut TEBERİK

Mahmut TEBERİK

28.07.2019 15:11:33

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


“ SEYHAN BİZİM VAZGEÇİLMEZİMİZ”

CHP ADANA ÖRGÜTÜ GENEL SEÇİMLERE HAZIRLANIYOR

DEMİRÇALI’YI ZİYARET ETTİ

VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI