PATRIYARKA VE ÖĞRENCI AÇLIĞI SORUNU: NITELIKSIZ OKULLAR, METELIKSIZ VELILER, KADINLAR, ÇOCUKLAR

Bugün öğrencilerin açlık sorununa değineceğim. Bugün aynı zamanda 8 Mart, emek ve ekmek, kadının ve kadın emekçilerin yeri ve mücadelesi bakımından özgül bir anlamı var. Kadınla çocuğun eşleştirilmesi de

Bugün öğrencilerin açlık sorununa değineceğim. Bugün aynı zamanda 8 Mart, emek ve ekmek, kadının ve kadın emekçilerin yeri ve mücadelesi bakımından özgül bir anlamı var. Kadınla çocuğun eşleştirilmesi de patriyarkadan öte eril erkliğin bir parçası haline gelmiş, kadını en çok da çocukla eşleştirdiğimiz bir hafızaya sahibiz, erkeğin atla silahla özdeşleştirildiği bir hafızaya. Hafızadan öte bu sosyal olguların yapısal boyutları var. Medrese erildi, modern okul daha eşit duruyordu ama orada da ilerleme yerine gerileme dönemindeyiz. Okul eve ve sokağa göre görece güvenli barınma, beslenme, gelişme yeri olarak hafızamızda yer alırdı. Okul için temiz su ve beslenme hafızası çok iyi olmamıştı ama artık olan da tarumar oluyor.

PATRİYARKA ATAERKİLLİKTEN ÖTE "BABA ERKLİK"

Patriyarka Türkçede ataerkillik terimiyle karşılanıyor. Ata “ERİL” deyince, erkek soyadı şartı, eril yerleşim şartı, eril hane reisliği akla geliyor; patriyarkada kadının kişi olabilme hakkının tek yolunun AİLEYE bağlanması, o ailenin de ERKEK EGEMENLİĞİNDE bir aile olması akla geliyor.  Bu mirasta “ataerkillik” eril erklik ile anlamdaşlaşıyor.

Yine de ben “ata” kavramı ile “baba erklik/ eril erklik” kavramının ayrıştırılmasından yanayım, “patri” Latincede baba/pater kökünden baba soyadının takibi, baba yanılık anlamında bulunuyor; problemin esası baba erkliğin/ eril erkliğinin aşılması, “ataerkillik” işi muğlaklaştırıyor. Ataerklik sorunu da var, ama onu ayrıca dikkate almak uygun olacaktır. Toplumsal cinsiyetten özerk şekilde annelik hakkının, ataerkillikten özerk şekilde babalık hakkının irdelenmesi gerekiyor.

Annelik, babalık, hane, okul… tüm bunlar toplumun sürdürümü ve üretimi ile ilgili bulunuyor. En başta da barınma ve beslenme ile ilgili bulunuyor.

KADININ SÜT HAKKI, ÇOCUĞUN SÜT HAKKI, BESLENME HAKKI NEDİR?

Çocuk ve öğrencilerin beslenmesi daha en başından süte dair bulunuyor.

Uygarlığımız, hatta canlılığın ayrılmaz bir parçası kadın sütü ve çocuğun süt hakkı. Eskiden “süt hakkı” çok temel bir kavramdı ama öncelikle de patriyarkanın bir aracı durumundaydı. Hem kadının hem de çocuğun süt hakkına dair yeniden düşünmek gerekiyor, patriyarkaya karşı mücadeleyle birlikte bunları düşünmek gerekiyor.

Kadın, anne sütü en temel besinlerden biri, insanın insanlığın organik parçası. Bunun tüm hak ve sorumluluğu elbette kadının hakkı ve özgürlüğü. Çocuğun süt hakkının ise toplumsal olarak karşılanması gerekiyor.

ÖĞRENCİ AÇLIĞI VE SUSUZLUK: İSTANBUL’DA SUSUZLUK DA HAD SAFHADA

Öğretmenlerin, duyarlı kişilerin deneyimleri açık. Nitelikli okulların bir kısmı hariç hemen tüm okullarda temiz su problemi var, beslenme problemi zaten var.

Cumhurbaşkanı, MEB tüm okullara en azından bahçelere temiz su/çeşme oluşturmadığından çocuklar lavabolardan su içmek zorunda kalıyor. Maalesef okullar ne kadar dikkat ederse etsin personel eksikliği yüzünden lavabolar da hem yetersiz hem biraz kirli bulunuyor.

Dahası İstanbul’da tüm okullarda, normal şebeke suyu içilir nitelikte olmadığından, arıtma sistemleri de oluşturulamadığından, öğrencilerin lavabodan bile su içmesi mümkün değil.

Diğer illerde de çoğu okulun bahçesinde bile çeşmesi yok. Resmi olarak yaptırılmayınca, okullar belediyelerden, çevredeki hayırseverlerden okul bahçesine çeşme/su yaptırmasını rica ediyor, bir kısım okulda bahçede su imkanı da ancak böyle sağlanabiliyor.

Kantin kiralarının yüzde 10’u ilçe, yüzde 10’u il milli eğitim payı olarak alınıyor ki bu bedel çocuklardan çıkmış oluyor. Kantin kirası bile metalaştırılmış, piyasalaştırılmış bulunuyor. Okul idaresi de çaresizce bazı ihtiyaçlarını kantin kârları üzerinden sağlamaya çalışıyor.

Kantin metalaşınca ve piyasalaşınca, okul için de ihtiyaçlarını karşılayacak bir gelir kapısı görülünce bakkaldan marketten bile yüzde 20-40 daha pahalı hale geliyor.

Her okulda bazı çocuklar, yoksul semtlerde hemen tüm çocuklar aç kalıyor veya yetersiz besleniyor.

Hemen tüm okullarda çocuklar sağlıksız besleniyor. Yedikleri simit tost veya hamburger ve abur cubur. Genel beslenme bilinci de düşük.

İyi niyetli öğretmenler ısrarla evden bir şeyler getirmesini istiyor ama yoksulun ev şartları da iyi değil, çocukların bir kısmı bundan utanıyor.

Kantinciler zaten evden getirilmesini istemiyor, hatta öğleyin çocukların biraz daha ucuz alışveriş yapacağı bakkala markete gidişi bile engellenmeye çalışılıyor, aynı zamanda güvenlik riski de taşıyor.

MEB çorba genelgesi yayımlıyor ama bu paralı çorba için bile okulların durumu uygun değil, çocukların bu çorbayı içecek bile uygun bir yerleri yok.

Okullarda yemekhane yok, dersliklerde yenilince de temizlik sorunu ortaya çıkıyor.

"NİTELİKSİZ OKUL METELİKSİZ VELİ, ÖĞRENCİ"

Okullarda açlık yoksulluk konuşulurken şöyle ifadeler geçiyor. Nitelikli okul biraz daha orta sınıf, biraz daha varlıklı hane demek, “Niteliksiz okullar meteliksiz veli ve öğrenci demek.”

Okulların yüzde 90’ı, hatta biraz daha fazlası akademik başarı bakımından bile niteliksiz olduğuna göre, maalesef çocukların yüzde 90’ı da yetersiz ve sağlıksız beslenmeyle yüz yüze bulunuyor.

Açlıktan çocukların midesi, eşitsizliklerden hepimizin içi, içimiz burkuluyor.

CUMHURBAŞKANI, MEB, YÖK AÇLIĞI, YOKSULLUĞU BİLE META KONUSU YAPIYOR

Cumhurbaşkanının, MEB’in, YÖK’ün işi gücü her şeyden bir çıkar, bir meta elde etmek.

MEB okullarda temiz su ve beslenme hakkı yerine piyasa şartlarında çözüm arıyor. Okullara bir genelge göndermiş, kantinlerde çorba ve meyve bulundurulacak, parası olan çocuk çorbaya, meyveye teşvik edilecek, elbette meyve, çorba önemli de yoksul çocuk ne yapacak, yoksul anne baba ne yapacak?

İşin en acı yanı üniversite mezunlarına onurlarına iş verme yerine; sınav ücreti alma, dershane ücreti alma, yani işsizliği bile para piyasa konusu yapma mahareti gibi maalesef açlık, çocuk ve öğrenci açlığı bile meta piyasa konusu haline getiriliyor. Kantin kirasının bile bir kısmına el koyuluyor. Kantin bile bir rant kapısı görülüyor.

SOMUT TALEP, SOMUT ÇÖZÜM: EŞİTLİK DE ÖZGÜRLÜK DE SU DA BESLENME DE TEMEL HAKTIR

Kadın hareketlerinin somut taleplerinden biri 8 Mart’ın kadın emekçileri anma tatili olması. Bunun saygınlık anlamında bir karşılığı var. En önemlisi patriyarkanın/ baba erkliğin tasfiye edilmesi.

Kesintisiz nitelikli eğitim hakkı, tüm çocuklar için temel bir hak, bu hakkın gerçekleştirilmesi daha da eşitsiz olan kadınlar bakımından daha da önemli.

Nitelikli eğitim nedir? En başta insan onuruna uygun temel şartların yerine getirilmesidir. Beslenme-sağlık bunların en başında gelenidir. Kişi olma hakkı insan haklarının temel ilkesi/aksiyomudur, başlangıç noktasıdır. Kişi haklarını en çok da eşitsizlikler yok ediyor. Çocukların, öğrencilerin, her bir insanın sağlık ve beslenme temel hakkıdır, nitelikli eğitim temel hakkıdır. Bunun birincil şartı kaynakların eşit adil kullanımıdır, insan, toplum, doğa yararına kullanımıdır. İdesi, ilkesi eşit haklar ve özgürlüklerdir, dayanışmadır/dostluktur.

Okulda temiz su ve beslenme sorunu ne zamandır en yakıcı gündemlerden birini oluşturuyor, kapitalizmin ve Türkiye’nin mevcut düştüğü halleri gösteriyor. Çareyi suyu ve çorbayı bile metalaştırmada, piyasalaştırmada arıyor, bu sorunu çözmüyor daha da derinleştiriyor.

Oysa çözümü sağlıklı beslenmenin de nitelikli okulun da temel bir hak olmasıdır.

“Türkiye Okul Yemeği Koalisyonu” 2 Mart 2024 tarihinde basın açıklaması yaptı: “Okullarda eğitim gören tüm çocuklarımıza ayrım yapılmaksızın ücretsiz nitelikli bir öğün yemek ve okulda geçirdikleri süre boyunca temiz içme suyu temininin sosyal devletin görevi olduğunu hatırlatıyor ve çocuklarımız başta olmak üzere yoksullukla ilişkili olarak yetersiz beslenme ve açlık sorunu yaşayan kesimlere yönelik bir ‘kamusal destek-dayanışma programı’ acilen uygulamaya konulmalıdır diyoruz. (…) devlet okullarında ücretsiz beslenme birincil öncelikli mesele olarak görülmelidir.”

Temel hakların hatırlatıldığı değil gerçekleştirildiği ve ilerletildiği bir ülke olmak zorundayız. Patriyarkayı da kapitalizmi de aşmak zorundayız.

Niteliksiz ve meteliksiz okulları aşmak için devrimler temel insan hakkıdır.


Adnan Gümüş

9.03.2024 01:19:00

YAZARLAR


DÜZGÜN COŞKUN-GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ/ PES EDEN HESAP ÖDER, AST, ÜST YOK GAZETECİYİZ

VOLKAN BÖKE BARO BAŞKANLIĞINA ADAY OLDU

GENİTAL ESTETİK SANILANIN AKSİNE BİR İHTİYAÇ OLABİLİR!

YEDİGÖZE İÇME SUYU ARITMA TESİSİNİN YAPIMI

EMRAH KOZAY’DAN İLK NİKAH

MEVSİMSEL DEPRESYONUN GÜNEŞ IŞIĞIYLA İLGİSİ VAR!

GÜRER: “İTHAL HAYVAN VE ET İLE KİMLER KAZANIYOR?”

TMMOB ADANA İKK: GEZİ DAVASI TUTUKLULARI SERBEST BIRAKILSIN

DAİMFED’TEN YÜREĞİR’E YATIRIM ATAĞI

YUMURTALIK’TA CHP İLÇE BAŞKANINA SALDIRIYA KINAMA

ZEYDAN KARALAR YÖRÜK OTAĞINDA

HİSARCIKLIOĞLU: BİZE İŞ YAPMAYI ADANA ÖĞRETTİ

YUMURTALIK SERBEST BÖLGESİ, YATIRIMCILARLA BULUŞACAK

AKŞENET GİTTİ, DERVİŞOĞLU SEÇİLDİ

SEYHAN İMAR A.Ş’DE YENİ YÖNETİM

“2024 YILI 1 KİLOGRAM BUĞDAY ÜRETİM MALİYETİ 10 LİRA 87 KURUŞ”

“ SEYHAN BİZİM VAZGEÇİLMEZİMİZ”