SEÇİMLER YAKLAŞIYOR. BAKALIM SİZE NELER ÇAĞRIŞTIRACAK?

Giacomo Matteotti 1920’lerin ışık saçan bir politikacısı. Bologna Üniversitesi ’inde hukuk okudu. Erken yaşlarında siyasete girdi. Sosyalist düşünceleri vardı. İtalya’nın savaşa girmesini istemiyordu. Askere gitmeyi de reddedince hapsedildi; Sicilya’ya bir çalışma kampına gönderildi.

 

Giacomo Matteotti 1920’lerin ışık saçan bir politikacısı. Bologna Üniversitesi ’inde hukuk okudu. Erken yaşlarında siyasete girdi. Sosyalist düşünceleri vardı. İtalya’nın savaşa girmesini istemiyordu. Askere gitmeyi de reddedince hapsedildi; Sicilya’ya bir çalışma kampına gönderildi.

Hapisten çıktığında yıldızı daha da parlıyordu. Temsilciler Meclisi’ne seçildi. Mussolini faşizmine karşı çıkıyordu. 1924’te “Faşist Tahakkümün İlk Yılı” isimli bir kitap yayınlayarak, başta faşist iktidarın işlediği 150 cinayet olmak üzere, iktidarın hırsızlıklarını, yolsuzluklarını anlattı. Mussolini,”Matteotti korkak, alçak bir üç kağıtçıdır. Dikkatli olsun. Günün birinde beyni darmadağın olabilir,” dedi. Açıkça tehdit ediyordu.

Yetkilendirme Yasası çıkınca, Matteotti, mecliste seçim sonuçlarına itiraz etti. Oyların çalındığını, sandıkların yok edildiğini söyleyerek oyların yeniden sayılmasını talep etti. İktidar millet vekilleri hakaret ederek, sıralara vurarak sözünü kesmeye çalıştı ama O iki saat boyunca eleştirilerini yaptı ve seçimlerdeki hileleri bizzat Mussolini’nin yaptığını söyleyerek sözünü bitirdi. Mussolini bu sefer de, ”Sırtına bir kurşunu hak ediyorsun,” dedi ve yalaka milletvekilleri çılgınca alkışladı. Meclisten çıkarken, Matteotti, arkadaşı Giovanni Cosattini’ye.

-“İşte şimdi cenazemde yapacağın konuşmayı hazırlayabilirsin,” dedi.

31 Mayısta partinin mali işlerden sorumlu üyesi, Napoli’de hapis yatmakta olan Otto Thierschwald isimli bir mahkum serbest bırakıldı. Hapisten çıkarken de eline bir zarf tutuşturuldu. Zarfın içinde bir miktar para ve bir sürü talimat vardı.

Otto talimat gereği kendisi gibi profesyonel bir gangster olan Dumini ile buluştu. Bu arada Albino Volpi adlı soygunculuk, hırsızlık, askerden kaçma, cinayetle suçlanan birinin duruşmaları yapılıyordu. Masum olduğuna dair şahitlik eden kimdi biliyor musunuz? Bizzat Mussolini. “Masumdur,” dedi ve salıverildi.

Üçlü, 10 Haziranda Matteotti’nin evinin önünde ödünç aldıkları bir arabanın içinde pusuya yattılar. Her nedense (!) o gün Matteotti’nin evinin önünde nöbet tutan sivil polisler kaybolmuştu. O gün göreve gitmemelerini söyleyen kimdi dersiniz: İç İşleri Bakanı.

Matteotti parlamentoya yaya olarak gidiyordu. Üç haydut arabalarından fırladılar, Matteotti’i arabaya soktular ve bastılar gaza. Matteotti o arada arabanın penceresinden bir kağıt atmayı başarmıştı. Bu bütün milletvekillerine verilen demir yolları pasosuydu. Bütün olanları gören bir temizlik işçisi pasoyu aldı, polise verdi. İşçi arabanın plakasını da not etmişti. Araba hemen bulundu.

Partili millet vekilleri bu işin içinde Mussolini’nin parmağı olduğunu söyleyince faşist diktatör, ”Olayla ilgim yok ama dövülmesine, ya da öldürülmesine itirazım olmaz,” dedi. Haydutlar mesajı almışlardı. Bu arada Mussolini yandaş gazetelerde Matteotti’nin yurt dışına kaçtığına dair haberler yazdırdı. Haberler tek tipti. Kimse yutmadı tabi.

Gece yarısı Parti Hazinedar’ı Giovanni Marinelli, Mussolini’yi arayarak Matteotti’nin cesedinin bulunduğunu söyledi. Kurşun yarası yoktu. Bütün kemikleri kırılmıştı.

Böylece bir siyasi rakip daha sahneden çekilmişti. Siyaset bu. Olacak artık o kadar.

  • MACHİAVELLİ DEĞİL MİYDİ,” NETİCEYE GİDEN HER YOL MÜBAHTIR,” DİYEN.

 

  • AHLAKİ Mİ, İNSANİ Mİ, ÖNEMİ YOKTU.

25.04.2024 BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

İfral TURGUT

20.03.2024 18:22:00

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


“ SEYHAN BİZİM VAZGEÇİLMEZİMİZ”

CHP ADANA ÖRGÜTÜ GENEL SEÇİMLERE HAZIRLANIYOR

DEMİRÇALI’YI ZİYARET ETTİ

VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI