“SEÇMEMEK” DE BİR SEÇİMDİR…/2

Milattan önce beşyüzlerde yaşamış, ünü günümüze değin uzanan Çinli düşünür Konfüçyüs’ün söylediği ileri sürülen “bir kişiye iyilik yapmak istiyorsan ona balık verme, balık tutmayı öğret” sözü ne denli önemlidir acaba, adaylar için?

Milattan önce beşyüzlerde yaşamış, ünü günümüze değin uzanan Çinli düşünür Konfüçyüs’ün söylediği ileri sürülen “bir kişiye iyilik yapmak istiyorsan ona balık verme, balık tutmayı öğret” sözü ne denli önemlidir acaba, adaylar için? Bana kalsa “tüm” billboardları bu tümceyle donatırım! Zorunlu gerekçeler olmadıkça, “insana” ödül gibi sunulan “desteklere” son verirdim! Edinmenin, tüketmenin değil; üretmenin bir erdem olduğunu benimsetmeye çalışırdım!

Bizde, özellikle de “gelişmesi” hep mengene arasına tutturulmuş/ geliştirilmemiş ülkelerde, insanların iş/ meslek/ bilgi edinmesinden daha çok, “biat/ yazgıcı/ teslimiyetçi” olunması yönünde özendirici çalışmalar gerçekleşmiş! Yerel seçim öncesinde de “iktidarı da, muhalefeti de” iki elden “yardım” konusunu iyice harmanlayıp seçmenin önüne getirmekte öncülük yapmayı “ilke” saymayı sürdürüyor!

***

Geçtiğimiz hafta gerçekleşen “beş yılda yapılacaklar” konulu izlenceler halkın “bilgilenme/ yaşamını kazanma” üzerine, ülkenin en büyük oyunu oluşturan dargelirli seçmen için bir anlam taşımadı! “İktidar” partisinin adayı, partisinin yirmiiki yılda yurttaşı getirdiği yer konusunda “gözleri kapalı” olabilir, halkın yaşadığı sıkıntıları “süslü/ boyalı” sözlerle örtmeye çalışabilir de; yirmiiki yıldır “iktidar” olmanın yakınından geçmeyi bırakın, her seçimde “ufalandığı” yadsınamayan “muhalefetin” adayının artık titremesi, kendini iyice pişirmesi, halkın sorunlarına çalışması gerekmez mi? Yok!

Hep gözümüzde daha aydın, daha gerçekçi, daha halkın ezilmişliğine tanık, “bilgisizliğin” acısını yaşayanlarla eşgüdüm içerisinde olması gerekmez mi? “Beş yılda yapacaklarını” anlatırken, “balık tutmayı” öğretmenin “ilk ödev” olacağı konusunda açıklama yapması gerekmez miydi? Sanıyorum, Çukurova değil de Seyhan adayı olacağını “son ana” dek kendisi de bilmiyordu ki; izlencede, inandırıcılıktan uzak bir tutum sergiledi!

Şunu düşünmek zorundayım: Bir belediyenin yapacakları “iş” aşağı/ yukarı bellidir! Sürekli yinelenen “Chp belediyeciliği” adı verilen özelliğin “iktidarın” tutumundan ayıran yanı nedir? Hepsi yolları, alt geçitleri, kaldırımları, parkları, dinlenme yerlerini anlatıyor! Peki, halkın yaşamına katkı yapacak, daha iyi doymasını sağlayacak, daha iyi yaşatacak “bilgiler” vermeyi neden düşünmezler?

Chp Seyhan Adayı Oya Tekin “adaletli, insan haklarına saygılı, yaşanabilir bir Seyhan’ı hep birlikte yöneteceğiz” diyor. “En küçük umudun var mı” diye sorarsanız, olumlu yanıt vermem olası değil! Partilerin adayları kendilerini geliştirme “gereği” duymayıp, seçmene alışılmış/ kopya listelerle “beş yılda yapılacaklarım” diye sunulunca “geleceğe bakış özgürlüğü” de tıkanıp kalıyor! “Belediyecilik” adı verilerek sıralananların “asıl” ödevleri oluşu unutturuluyor!

***

Debord’un, beklentisi gibi “dünya hızla değişirken seçmen de değişmeli, alan reklamcılara dönüşmüş politikacılara”bırakılmamalı! Yaşamın benimsenebilir başka da bir döngüsü yok! İstediklerince üstelesinler, istediklerince “güçlü” olduklarını sansınlar; James’in saptamasında belirttiği gibi “bir seçim yapması gerektiğinde; ‘seçmemek’ de bir seçimdir!”

Emeklinin, dargelirlinin alım gücü erirken, bir de “açlığa” terk edilmesinin karşılığı Sartre’ının “eğer insan açlıktan ölüyorsa, seçim hakkının ona ne yararı olabilir” sorusu, özellikle günümüz politikacılarca enine/ boyuna masaya yatırılması gerekir! Yoksa, “bal” diye yurttaşın önüne koyulan doyurucunun “tadı” da, “beş yılda yapacaklarım” diye anlatılanlar da hiç anlam taşımayacak! 


Oktay EROL

5.03.2024 16:50:00

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


“ SEYHAN BİZİM VAZGEÇİLMEZİMİZ”

CHP ADANA ÖRGÜTÜ GENEL SEÇİMLERE HAZIRLANIYOR

DEMİRÇALI’YI ZİYARET ETTİ

VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI