YURTTAŞA EKONOMİK ÖZGÜRLÜK…

Konuyu “nereden” ele almış olursanız/ olun, bir ucu “ekonomiye” dokunuyor! İnsana içinde bulunduğu zorlukları, çektiği acıları, genç kuşağın gelecek kaygısını anımsatıyor! Denemesi kolay, çıkın yola, sokakta koşuşturan insanların telaşını, kiminin birbirine bağırmasını/ kızmasını, asılmış yüzünü, boşluğa uzanmış bakışlarını göreceksiniz!

 

Konuyu “nereden” ele almış olursanız/ olun, bir ucu “ekonomiye” dokunuyor! İnsana içinde bulunduğu zorlukları, çektiği acıları, genç kuşağın gelecek kaygısını anımsatıyor! Denemesi kolay, çıkın yola, sokakta koşuşturan insanların telaşını, kiminin birbirine bağırmasını/ kızmasını, asılmış yüzünü, boşluğa uzanmış bakışlarını göreceksiniz! Hele bir de açlıkla sınanan emekliyse, hele bir de ev sahibi le arasında kira sorunu varsa, hele bir de geceden et kuyruğuna girmesine karşın boş eve dönecekse!

Siz düşünün artık yurttaşın durumunu! Düşünecek yerleriniz birilerine sunulmamış, aklınızla/ yaşadıklarınızla sorgulayarak karar almaistencinizi kullanabiliyorsanız düşünün! İnanıyorum ki; yurttaşın “yaşadıklarını” hiç de hak etmediğini, göz göre göre “bilinmezliğe” sürüklendiğini, bir avuç katmanın gücüne güç katıldığını, karın doyurmak pahasına halkın oyalandığını düşüneceksiniz!

***

Bunu “hep” yazıyorum da; değişen bir şey yok ki! Üstelik her geçen gün insanların kaygıları daha da büyüyor! “İktidar”, insanlar her ne denli yoksullaşır, her ne denli kaygıları/ acıları artarsa “o denli” umut oluyor; garip değil mi? Acıları, kaygıları yaşatan kimse… Siz olsanız ne yaparsınız? Halkın alım gücü dünden geriye gitmesine, dün aldığını alamamasına karşın “iktidar” verdiği sözlerle/ algı gücüyle kendine yönelmesini başarıyor!

Bir ay sonra yapılacak olan bir seçim var! Genel seçim olalı daha bir yıl olmadı! O zamandan bu yana halkın temel gereksinmelerinin tamamı ikiye katlandı! Duyarlılık, “iktidarı” sokağa çıkamaz duruma getirmesi gerekirken, “muhalefetten” daha rahatlar! Dokunduğun her şey “ekonomiye” dayanıyor, dedik! Çiftçinin üretimde kullandığı, piyasadaki tüm ürünlerin ederlerin etkileyen akaryakıt bir yıl içinde iki katını aştı! Birçok kişi artan ulaşım bedeli nedeniyle yakınlarıyla bile görüşemiyor! “İktidarın”, yaşananları umursamaz tavrı “garip” değil mi?

***

“İktidar” bir yandan, diğer yandan “muhalefet” mitingler düzenliyor! Yapacaklarını anlatsınlar, yanlışlarını açık yüreklilikler belirtsinler; sorun yok! Ancak, yaptıkları mitingin “bedelini” yurttaşın sırtına yüklemeleri yetmiyormuş gibi, “emeklinin” aylığında yapılabilecek her kuruş için kılı kırka bölme çabaları “elbette” karşılığını görmelide; olmuyor!

“İktidardan”, daha dün “emekliye muhalefetin sözünü ettiği zammı verecek olsak, 2024 yılında ülkemizde tek çivi çakmasak tüm yatırım bütçesini buraya aktarsak bile bu gideri karşılamaya yetmiyor” savunması geldi! “Emekliye zam” yapılması durumunda, tüm yatırımların aksayacağı belirtildi! Peki, on yıl önce, asgari ücretle karşılaştırması yapıldığında böyle değildi; o günkü dengeyi neden/ kim bozdu? Neden “emeklilerin” yaşam koşulları son on yılda katlanarak büyüdü? Neden “emekliden” istenen özveri, ülkenin en çok kazananından da alınmadı? Hak mı bu?

***

İnsan yaşamak istiyor; onun için de temel gereksinmesine yetecek kadar bir gelir istiyor! Özellikle “iktidarın” üzerine düşen ödev bu, “muhalefetin” de bu durumu izlemesi gerekiyor! Şimdi “hepsi” kalabalık mitingler düzenliyor, seçim sözleri için de sözler veriyor; en çok da “iktidar”!

Halkı “yoksullaştırdıkça” etkili olacaklarını öğrendiler! Bir yandan halkın mülksüzleşmesinin önünü açıyorlar, bir yandan da halkı “üç kuruş” için alanlarında topluyorlar! Sıkça yinelediğim düşünürün “ekonomik özgürlük olmadan hiçbir özgürlükten söz edemezsiniz” sözü karşımıza çıkıyor! Yalan mı? 


Oktay EROL

1.03.2024 14:39:00

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


“ SEYHAN BİZİM VAZGEÇİLMEZİMİZ”

CHP ADANA ÖRGÜTÜ GENEL SEÇİMLERE HAZIRLANIYOR

DEMİRÇALI’YI ZİYARET ETTİ

VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI