KOVUN YAKININIZDAN BENİ...

KOVUN YAKININIZDAN BENİ...

Ataların “doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar” sözü, insanları “yanlış-yalan-tutarsız” olmaya yönlendirdiği düşünülebilir mi?

Düşünsenize;

Doğruyu söylediğiniz için cezalandırılacaksınız!

Yanınızdakinin yanlışını gösterdiğiniz için dışlanacaksınız!

Gerçeği ortaya koyduğunuz için öteleneceksiniz!

Tutarsızlıklara ses yükselttiğiniz için mülksüzleştirileceksiniz!

İşsizlendirileceksiniz!

Daha düne değin dönüş yapacağı sapağın arayışında olanların, verilen uğraşın dışında boy gösterenlerin, sövgülerin yanı başında duranların;

Vitrin mankeni gibi makyaj değiştirterek, düne değin bulundukları köşe taşlarının üzerinde ‘köyden kovulmamak’ karşılığında;

Kendilerini anlatmaktan kaçınmak, “yalana” sarılmak…

***

Bir ay önce yapılan, artık yavaş yavaş yeni kadroları oluşan belediyelerde yaşananları gözlemlerken bunlara tanık oldum…

‘İktidar’ partisinden umutlarını esenler ‘yön’ değiştirmiş…

Hareket yalnız belediyelerde değil, partinin il-ilçe başkanlıklarında da var…

Birkaç gün önce CHP Adana İl Başkanlığı’nda birine tanık oldum…

Yanımdaki arkadaş ‘bu CHP’li değil, biliyor musun’ dedi.

İl Başkanına bir şeyler anlatıyor, Mersin Beldiyesi’ne altı ay önce giren, partili(!) olan bir yakınına yardımcı olmasından söz ediyor!

“Altı ay önce giren biri hangi partilidir, en önemlisi de ‘partilimiz’ denilmesi. Kendi partili değil ki! Böyle bir şey olabilir mi” dedi birlikte olduğum arkadaş.

Öyle ya, ‘partili’ demeye ne gerek var? Çalışıyor de, emekçi de, yaşamını sürdürebilmesi için gerekli de…

İnsanlar buna alıştırılmış ama değil mi?

“Doğruyu söyleme, işinden kovulma!”

***

Adana anakentte durum başka mı?

Belediyenin sağında-solunda görülen, önceden bildiğim, ‘yanlışa’ eleştirel yaklaşmak yerine, küfür dağarcıklarına sarılanlar bugün ne de hoş ‘Zeydancı’ oldular öyle?

Daha adını duyduklarında sinirlenen, ya da ‘bozuk’ bir şeyler söyleme gereği duyanlar…

Düne değin ‘olduklarını’ yok saydırtarak ‘bir yere’ konuşlanmaya çalışıyorlar!

“Yanlışa” eleştirel yaklaşmak, dedim ya…

“Eleştiriyi” karalama sanana denilecek bir sözüm yok!

Düşünür, eleştiriye ‘kurama destek’ olarak bakar.

“Kuram”ın kanıtlanma gibi bir zorunluluğu olmamasına karşın, ‘eleştiriyle’ güç kazanabileceği de tartışılmaz!

Şu yadsınmamalı ki;

Belediyeler, seçimden önce açıkladıkları projelerini yaşama geçirebilmek için; var olan kadronun içerisinden ayıklanacaklar olacağı gibi, ‘projelerin’ ana içeriğini bilen yeni kadrolarını yanında görmek isteyecektir, kendinin yanında gece-gündüz olanla birlikte yürümek ister!

***

“Yanlışa” eleştirel yaklaşmak, dediğim bu!

Geçenlerde Çukurova Belediyesi’nden bir bülten vardı, gazetelere servis edilen…

Yeni İP’lilerin Başkan Soner Çetin’i kutlamasından söz ediyordu…

Yeni İP’in İl-İlçe Başkanlarıyla birlikte yüzlerce partiliden, söz ediyordu gelen bülten…

Akın edilmekten, ‘izdiham’ yaşanmaktan da söz ediyordu…

Yüzlerce Yeni İP’liler neden oradaydılar?

Yeni İP’den söz ediyorsunuz, tamam! Peki, partinizden neden söz edilmiyor? Bu ülkenin kuruluşunda emeği olan bir parti, bu ülkenin değerlerinin koruyucusu olan bir parti, bu ülkenin var oluş ‘ideolojisini’ içinde barınırdan bir parti…

Bu partinin gönül verenleri, emekçileri, savunucuları; yok mu?

***

Dönüş yapmak için “sapak” arayışında olmadan, düşüncelerimi paylaşıyorum burada.

Kimseyi kırmak, ya da ayrıştırmak gibi bir eylem içerisinde olmayı düşünmem…

Canlının ‘dik’ durabilmesi için ‘iskeletin’ zorunluluğunu nasıl düşünmek zorundaysak; yaşamın içinde ‘taşıdığımız’ bizi biz yapan düşüncenin ‘ideolojinin’ de göz ardı edilmemesinin zorunluluğunu düşünürüm…

Bunları yazdığım için, bulunduğum ‘pembe’ sayfayı yırtan olacaktır, kızan olacaktır; ancak bir-kaç ay sonra da ‘yanlış olmadığım’ görülecektir!

“Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar” bakışında olmadığım için, yanlışlara doğru demediğim için, gideni ‘ağan’ geleni ‘paşam’ bilmediğim için…

Kovun yakınınızdan beni…

Oktay EROL

3.05.2019 17:21:21

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI

GÜNÜ FOTOĞRAFI:

RESMİ AÇILIŞISI HİSARCIKLIOĞLU YAPTI

CHP’DEN 23 NİSAN KUTLAMASI