KÖYDE TIRŞIK BULUŞMASI
Manşet Haber 26.03.2017 18:21:18 0

KÖYDE TIRŞIK BULUŞMASI

KÖYDE TIRŞIK BULUŞMASI

Avşarların meşhur yemeği olan tırşık (yabanpancarı) çorbası Ceyhan’ın Celiluşağı Köyü’nde il ve yurt dışından gelen köylüleri buluşturdu. Daha önce ancak bayramlarda görüşebilen Celiluşağı Köylüleri, tırşık gününde büyük bir coşku yaşadı. Adeta bayram sevinci içerisinde olduklarını belirten köylüler, tırşık buluşmasının festivale dönüştürülmesini istedi. Yeni neslin yabancı gibi olduğunu belirten köylüler, tırşık buluşmasında gençlerin birbirlerini tanıma fırsatı bulduklarını ifade etti.tirsik_halil (4)
Fikriye Karahasanoğlu, Hayrullah Akılevi, Mukadder Yılmaz, Süleyman Çalışkan ve Halil Celiloğlu’nun öncülüğünde düzenlenen tırşık buluşmasının ilki, Celiluşağı Köyü Cami Avlusu’nda gerçekleştirildi. Cami avlusunda toplanan kadın erkek, genç yaşlı Celiluşağı Köylüleri adeta bayram coşkusu yaşadı. Bir gün önceden hazırlanıp mayalanmaya bırakılan tırşık, kazanlarda kaynatılarak pişirildi. Tırşık çorbası ve bulgur pilavı, köylülerin kendi yaptıkları yufka ekmekle birlikte cami avlusunda toplanan kalabalığa ikram edildi. Tatlıların da ikram edildiği tırşık buluşmasında köylüler, kabristanına giderek mezar ziyareti yapıp dua okudu.
Yakın akraba oldukları halde daha önce hiç görüşmeyen Celiluşağı gençleri, birbirlerinin telefonlarını aldılar. Cep telefonuyla özçekim yapan gençler, hep birlikte hatıra fotoğrafı çekmeyi de ihmal etmedi.tirsik_halil (2)
Tertip komitesinden Mukadder Yılmaz, Köylülerinin tırşık buluşmasına yoğun ilgi göstermesinin kendilerini sevindirdiğini söyledi. Tırşık buluşmasının Celiluşağı Köyü’de bir ilk olduğunun altını çizen Mukadder Yılmaz, tırşık buluşmasını geleneksel hale getirmek istediklerini ifade etti. Yılmaz, her yıl mart ayının 3. Pazarı tırşık günü düzenleyerek festival haline dönüştürmeyi istediklerini de sözlerine ekledi.
Yabanpancarının bahar aylarında yetiştiğini belirten Fikriye Karahasanoğlu da mayalanarak yapılan tırşık çorbasının probiyotik özelliği nedeniyle sindirim sistemine çok faydalı olduğunun bilindiğini söyledi.
Fikriye Karahasanoğlu, tırşık çorbasının Adana ve Kahramanmaraş yöresinde yaygın olarak yendiğini, Avşarların en önemli yiyecekleri arasında yer aldığını belirtti. Fikriye Karahasanoğlu, tırşık çorbasının nasıl yapıldığını da anlattı: “Beş kilo yabanpancarına dört kilo kadar yoğurt, bir miktar döğme ve un ilave edilir. Pancarlar yıkanarak doğrandıktan sonra suyu süzülür. Bu arada elini yakar yakmaz derecede yeteri kadar su kaynatılır. Suya önce yabanpancarı konur. Bir miktar döğme ilave edilir. Yoğurt, ayran kıvamından daha koyu olacak şekilde yayılır ve bir miktar un ile birlikte ilave edilir. Yoğurt kesilmesin diye bir süre karıştırılır. Daha sonra üzerini tülbent örtülüp unla kaplanarak mayalanmaya bırakılır. Ertesi gün kaynatılır. Tırşık iyice kaynayıncaya kadar karıştırılarak pişirilir. Ve servis edilir.tirsik_halil (3)





YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°