Linç eden provokatörler de yargılanmalı
Manşet Haber 18.07.2016 16:57:21 0

Linç eden provokatörler de yargılanmalı

Linç eden provokatörler de yargılanmalı

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Adana İl Başkanı Ayhan Barut, darbe girişiminde bulunan rütbeli askerlerle birlikte, “tatbikata gidiyoruz” diyerek sokağa çıkarılan er ve erbaşları linç edenlerin de yargılanması gerektiğini söyledi. Barut, “Darbelere açık ve net olarak karşıyız. Ülkemiz darbelerden çok çekti. 15 Temmuz’daki darbe girişimine de tavrımız açık ve nettir.  İhtiyacımız olan daha çok demokrasi, insan hak ve özgürlüklerinin genişletilmesidir. Ancak darbe girişiminde hiçbir şeyden haberi olmayan, sadece Türk Silahlı Kuvvetleri iç hizmet kanunu gereğince verilen emri yerine getiren ve ellerindeki silahları kullanmadan teslim olan er-erbaşları linç edenlerin de bulunup darbeci komutanlar gibi yargılanması gerek” dedi.ayhan_barut_il_baskani

CHP DARBELERE KARŞI

CHP Adana İl Başkanı Ayhan Barut yaptığı yazılı açıklamada, Cumhuriyet Halk Partisi’nin darbelerden en çok zarar gören parti olduğunu anımsatarak, CHP’nin darbelere açık ve net bir şekilde karşı olduğunu yineledi. CHP olarak halk iradesinin yanında olduklarını dile getiren Barut, 15 Temmuz’da darbe girişiminde bulunan rütbeli askerlerin yargı karşısına çıkacağını ve yasalar çerçevesinde gerekli cezaları alacağını bildirdi.

“MASUM ER VE ERBAŞLARI LİNÇ EDENLER DE YARGILANMALI”

Darbe girişimi nedeniyle gözaltına alınan er ve erbaşların verdikleri ifadelerde “Tatbikata gidiyoruz” denilerek tanklarla ve silahlarla sokağa çıkarıldığının anlaşıldığını kaydeden Barut, silahlarını bırakıp teslim olan er ve erbaşları linç edenlerin de darbeciler gibi yargılanmasının ahlaki, vicdani ve hukuki bir zorunluluk olduğunu söyledi.

“LİNÇ İNSANLIK ADINA DEHŞET VERİCİ”

Barut, “Tatbikata gittiklerini zannederek iç hizmet kanunu gereği verilen emri uygulayan, durum anlaşıldıktan sonra teslim olan er ve erbaşlara yönelik linç girişimleri kabul edilemez. Bu görüntüler insanlık adına dehşet vericidir. Er ve erbaşları linç edenlerin de bulunup darbeci komutanlar gibi yargı önüne çıkarılması gerek. Hukuk ve demokrasiye sahip çıkma bahanesiyle sokağa çıkan bir grup provokatörün er ve erbaşları linç etmeleri ne yazık ki asıl savunduklarının hukuk ve demokrasi olmadığını gösteriyor” diye konuştu.

“İKTİDAR DEMOKRASİ İÇİN ADIM ATMALI”

Türkiye’nin yeni bir sürece girdiğinin altını çizen Barut, siyasal iktidarın daha çok demokrasi, hak ve özgürlüklerin genişletilmesi konusunda adım atması gerektiğini belirterek, “İktidardan beklentimiz budur” şeklinde konuştu.

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°