MERZİFONLU KARA MUSTAFA PAŞA

MERZİFONLU KARA MUSTAFA PAŞA

Tam 7yıl 1ay 12gün sadrazamlık yapmıştı. Osmanlı-Lehistan Savaşı ve Osmanlı-Rus Savaşını kazanan sadrazamdı. Ama II. Viyana Kuşatmasındaki başarısızlığı yüzünden, sorgusuz, sualsiz idam edildi.

Acaba II. Viyana kuşatması neden başarısızlıkla sonuçlanmıştı ve neden idam edilmişti?

Viyana kuşatılmış, fethi de çocuk oyuncağı haline gelmişti. O zaman Osmanlı ordusundaki kurala göre, eğer kuşatılan yer kendiliğinden teslim olursa mesele yok ama teslim olmazsa ordunun şehri yağma hakları vardı.

Viyana içinden akan ırmakları, yapıları, doğal güzellikleri, tarihi eserleriyle dönemin ilerisinde çok güzel bir şehirdi. Kara Mustafa Paşanın amacı şehri vire ile ele geçirmek yani teslim olmalarını sağlamak ve böylece bu tarihi güzelliği bozmamaktı. Böylece yeniçerilerin şehri yağmalamalarıönlenecek ve Viyana hazineleri, yapıları korunmuş olacaktı.

Bekledi Merzifonlu. Bekledikçe kuşatma uzadı. Kuşatma uzadıkça yardım ekipleri arkadan yola çıkmıştı. Böylece Polonya kralı Jan Sobieski komutasındaki 100.000 kişilik Lehistan ordusu vakit kazanarak Viyana'nın imdadına yetişti.Ordu Viyana önlerine gelinceMerzifonlu askerleri siperlerden çıkararak kuşatmayı kaldırdı vesavaş pozisyonu aldı. Daha ilk saldırıdaOsmanlı hatları yarıldı ve askerler kaçmaya başladı. Merzifonlu ordunun tüm ağırlıklarını bırakarak Belgrad'a çekildi.
Sarayda ellerini ovuşturanlar vardı. Kapıcılar Kethüdası Ahmet Ağa ve Çavuşbaşı Mehmet Ağa fırsatı ganimet bilerek Sultan IV. Mehmet’i ikna ederek, Merzifonlunun idamına dair bir Hatt-ı Şerif aldılar.
Yemeden, içmeden, Belgrad’da vezir-i azam sarayına ulaştılar. Merzifonlu namaz kılıyordu ama Ahmet Ağa ve Mehmet Ağa sadrazama namazı bozdurdular. Merzifonlu, “Ne haber,”diye sorunca, Kapıcılar Kethüdası, ”Şevketli padişahımızın sende emaneti olan mühr-i hümayunla, Sancak-ı Şerifi ve Kabe anahtarını istedi, “ dedi.
Paşa anlamıştı durumu. ” Emir padişahımın,“ diyerek, koynundan mühr-ü hümayunu çıkarıp Sancak-ı Şerif ile Kabe anahtarını da sandığıyla getirip teslim etti.
Sonra da, kendi eliyle kürkünü ve sarığını çıkarıp, ” Gelsinler, şu halıyı kaldırın, cesedim toprağa düşsün,“ dedi.
Halıyı kaldırdılar. Cellatlar geldi .Merzifonlu sakalını kaldırıp, ”Bir hoş usul ile takın,“ dedi. Cellatlar ipi bir hoş usul ile taktılar, İpi iki defa çektiler. Merzifonlu da ruhunu teslim etti.
Görevin yerine getirildiği belgelenmeliydi. Ayrıca, Osmanlı, devlet adamlarının kişiliğine saygı duyardı. Kafaları uçurulmaz, kementle boğulurdu. Kanları akıtılmazdı. Yani paşanın “kellesi uçurulmadı”. Başının derisi yüzüldü, bu saçlı sakallı deri, bal dolu bir kırbaya (Sakaların, içinde su taşıdıkları ağzı dar, altı geniş, deriden yapılmış kap, matara.) yerleştirildi.
Menzilden menzile at koşturan bir ulak bu kırbayı Edirne’ye, Padişah’ın huzuruna götürdü İnfaz ispatlanmıştı. Sonra da kafa derisi Saruca Paşa Camii haziresinde gömüldü.
BUNU YORUMLAMAYACAĞIM. ÇÜNKÜ NE KADAR KARŞI YORUM YAPILACAĞINI BİLİYORUM. AMA SİZ KONUYU:
• DOĞA, SANAT, UYGARLIK, TARİHİ ESERLERE SAYGI,

• GÖREV BİLİNCİ,

• ADİL YARGILAMA, YARGISIZ İNFAZ,

• EMRE İTAAT VS AÇISINDAN İNCELEYİN, LÜTFEN.



25.04.2024 BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

İfral TURGUT

13.11.2019 11:52:47

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


“ SEYHAN BİZİM VAZGEÇİLMEZİMİZ”

CHP ADANA ÖRGÜTÜ GENEL SEÇİMLERE HAZIRLANIYOR

DEMİRÇALI’YI ZİYARET ETTİ

VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI