MUHALEFETE KULAK VERMEK...

MUHALEFETE KULAK VERMEK...

Yanınızda, soluk alışlarını duyacağınız uzaklıkta olanlara susma süreniz uzadıkça, olaylar öyle bir noktaya gelip ‘sizi’ tutsağı etmeye başlıyor ki…

Bazı düşünürler ‘susmak olanları benimsemek ya da denilenlere güç katmaktır’ demiş olsa da, kimi zaman ‘susmayı’ yeğleyenlerdenim…

‘Kim söylüyor, içinde bulunduğu koşul ne’ bunları bilmeden-anlamadan ‘karşı-duruş’ sergilemenin bir anlam taşımasının olanaksız olduğuna inanırım.

Siyasi, dinsel, evrim, yönetimler gibi konuların yer-zaman bilinmeden konuşulmasının ‘onarılması’ zor yıkımlara neden olduğunu görüyoruz…

Bugün ‘karşı-karşıya’ gelinmeden yapılan söz ‘atışlarının’ yurttaş üzerinde oluşturduğu ‘yabancılaşmayı, kendinden uzaklaşmayı, polemiği’ bilmeyen var mı?

***

Neye mi sustum!

Aradan aylar geçmesine karşın, öncesinde ‘fetoş’ diye adlandırdığımız, ‘din’ sömürüsü yaptığını kimi zaman dile getirdiğimiz, dış ‘işbirlikçilerin’ oluşturduğu bir yapı olduğunun altını çizdiğimizde ‘uyarıldığımız’, üstelik gözdağı verildiğimiz unutulmuşçasına; o gün bunları yapanların, ‘fetoş’ için gözlerini-ağızlarını var güçleriyle açanların, en büyük ‘karşı-duruşu’ sergilediklerini anlatmaya çalışmalarına inanasım gelmiyor!

Hani ozan ‘su içer gibi, sevdiğini solur gibi’ içten diyor ya; öyle bir içtenlik görmüyorum, onu da bugün açıklıyorum…

***

İktidarın ‘çok’ güçlü bir medyası var… Algıyı öylesine kontrol altına alıyor ki, yaptıkları yanlışların, yanılmışlıkların, aldatılmışlıkların tamamını istedikleri gibi yönlendirebiliyorlar!

Önce ‘her türlü milliyetçiliği ayaklarımız altına almış bir iktidarız’ dendiğinde ayakta alkışlayan kalabalık ‘milliyetçilik kendi milletine, kendi vatanına, ülkesine, onlarla birlikte tüm insanlığa, mazlumlara, mağdurlara ulaşmak, onlara el uzatmak, onlara kucak açabilmektir’ sözlerine de aynı ilgiyi-yakınlığı gösteriyorsa düşünmek gerekmiyor mu?

Öyleyse ‘ayaklar altına alınan milliyetçilik’ ne?

Ya da milliyetçilik ‘el uzatmak, kucak açmak, ülkesi için çalışmaksa’ neden ayaklar altında?

Medyanın işlediği ‘algı’ iktidar seçmenini bunları görmekten uzaklaştırdığı gibi, eleştirenler ‘terörist, hayın, halk düşmanı’ bile oldular!

Bunları o zaman da yaşadık, bugün için de yaşıyoruz!

***

Bugün iktidar koltuğunda oturanların ‘kimlerin’ uzantıları olduğu biliniyor. Sıkça da dile getiriyorlar. Diyorlar ki:

‘Biz milliyetçi, muhafazakar, demokrat’ bir partiyiz…

Çok partili sisteme geçilmesinden bu yana; bu düşünce içinde öbeklenmiş partileri bir bir anımsayalım. Altmış yılı aşkın süredir iktidar koltuğunda oturduklarını, eğitimi, kurumları, piyasayı, toplumu, inancı, sevinci, umudu, sevgiyi, saygıyı, ilgiyi… akla gelen her şeyi istedikleri gibi ‘şekillendirdiklerini-biçimlendirdiklerini’ unutmadan…

Altmış yılı aşkın süredir ‘milliyetçi, muhafazakar, demokrat’ anlayışın ülkeyi nereye getirdiği görülüyor…

Bu anlayış dışında kalanların bölük-pörçük kurdukları, ortağın bu kanattan olduğu koalisyon hükümetleri döneminde yaptıklarından dolayı sıkça eleştirilmelerinin haklılığını da hep birlikte düşünelim!

***

Buradan ‘fetoş’a gelmek istiyorum…

Bunları daha önce yazmadım…

Bir zamanlar ‘hoca efendi’ diye kucaklanan, ‘ülkemiz için çok önemli değerdir’ denen Fettullah Gülen’in, son zamanlarda toplum üzerine ‘algı’ yöntemiyle işlenen yurttaşın çekilmek istendiği ‘yer-nokta’ inandırıcılıktan uzak olduğunca, ‘yaşananların’ yadsınması anlamına da geliyor!

Soluk alışlarını duyduğum uzaklıktan ‘öyle çok’ duydum ki bu söylemi…

Buna inanmışlıklarını, buna uymuşluklarını düşünmek bile acı…

Hiçbir düşüncenin engellenmesi, ya da yasaklanması düşüncesini taşımadığım gibi; insan yaşamını tutu alacak, toplum düzeninde baskı oluşturacak, kendi düşündüğü gibi düşünmeyenleri ötekileştirecek bir eylem, bir duruş sergilemedikçe ‘her tür düşünce açıklanabilmeli’ diye düşünüyorum.

Bu bir dine bakışta olabilir, dünyaya bakışta olabilir, sisteme bakışta olabilir, geleceğe bakışta olabilir, insana bakışta olabilir; herkes ‘böyle düşünüyorum’ deme özgürlüğünü taşımalı. Ancak hiç kimseyi inandığına inandırmayı, düşündüğü gibi düşündürmeyi, baktığı gibi baktırmayı, yaşadığı gibi yaşatmayı sağlamak için; toplumun yoksul, dar gelirli, genç yurttaşına gözdağı vererek kendi gibi olmaya zorlamamalı…

Bu nasıl mı olacak?

Muhalefete kulak vermekle; başka yol için zaman harcamaya gerek yok!

Oktay EROL

18.01.2018 15:12:13

YAZARLAR


Ç.Ü’DE “REKTÖR-ÖĞRENCİ BULUŞMASI”

PORTAKAL ÇİÇEĞİ KARNAVALINDA  HALUK LEVENT KONSERİ

HÜSEYİN SUNGUR YAZDI/ NİSAN’DA ADANA BİR BAŞKA GÜZELDİR!

İFRAL TURGUT YAZDI/HİÇ BİR DİKTATÖRLÜK HİKÂYESİ MUTLU SONLA BİTMEZ

DÜZGÜN COŞKUN YAZDI/RAHAT UYU ÇÜ SİZİNLE SAYGIN ÜNİVERSİTE OLDU

ADANA EVDE BAKIMA DESTEK PİLOT UYGULAMASINDA

BAKAN ERSOY VE CHP’Lİ BAŞKAN AYNI KAREDE!

PORTAKAL ÇİÇEĞİ KARNAVALINDA FATMA TURGUT KONSERİ

MHP’DE İLK GRUP TOPLANTISI

ADANA PORTAKAL ÇİÇEĞİ KARNAVALINDA BUGÜN

ADANA BÜYÜKŞEHİR CHP GRUBU TOPLANDI

KİRAZ HAZADI BAŞLADI

NİSANDA ADANA BİR BAŞKA

SOĞANDA ERKEN HASAT

SAYGI ÖZTÜRK KADİR AYDAR’I YAZDI

DSİ’DEN CEYHAN’DA VERİMİ ARTIRACAK PROJELER

TEKİN:  HER ZAMAN İÇ İÇE OLACAĞIZ