MÜLTECİLERİN YÜZDE 52’SİNİ ÇOCUK VE GENÇLER OLUŞTURUYOR
Manşet Haber 18.12.2018 13:11:29 0

MÜLTECİLERİN YÜZDE 52’SİNİ ÇOCUK VE GENÇLER OLUŞTURUYOR

MÜLTECİLERİN YÜZDE 52’SİNİ ÇOCUK VE GENÇLER OLUŞTURUYOR


MÜLTECİLER YENİDEN ONURLU HAYATA KAVUŞMALI









Adana
Kent Konseyi Göç ve Mülteci Meclisi Başkanı Dr. Öğr. Görevlisi İsmail Güneş, insanların
yurtlarından edilmediği, hiçbir yerde ötekileştirilmediği ve savaşın olmadığı,
yurtlarından edilen insanların sağlık ve esenlik içerisinde yurtlarına,
topraklarına dönüşlerinin sağlanmasını, küresel yoksulluk ve adaletsizlikleri
giderici politikaların hâkim kılınmasını dilediklerini söyledi.





Güneş,
18 Aralık gününün Birleşmiş Milletler tarafından resmi olarak 2000 yılında
“Uluslararası Göçmenler Günü” olarak kabul edildiğini, bu gün kapsamda küresel
ölçekte göçmenler ve yerinden edilmiş insanların yaşamları ve sorunları
konusunda bir farkındalık oluşturmanın amaçlandığını söyledi.





Adana
Kent Konseyi Göç ve Mülteci Meclisi Başkanı Dr. Öğr. Görevlisi İsmail Güneş yazılı
açıklamasında şu görüşlere yer verdi:





“Küresel
ölçekte artan gelir dağılımı eşitsizlikleri, yoksullar ve yoksunlukların yanı
sıra artan çatışma alanları, savaşlar, kıtlıklar, baskıcı rejimler,
özgürlüklerin kısıtlanması, emperyalist işgaller sonrasında dünya tarihinin en
yüksek göçmen ve sığınmacı sayısına ulaşılmıştır.  Uluslararası göçmenlerin sayısı 2000 yılından
bu yana yüzde 49'luk artışla 2017'de 258 milyona yükselmiştir.





MÜLTECİLERİN
YÜZDE 52’SİNİ ÇOCUK VE GENÇLER OLUŞTURUYOR





BM
Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin 2017 yılı raporuna göre günümüzde 68
milyondan fazla kişi zorunlu olarak yerinden edilmiş durumdadır. Bu nüfusun 26
milyonunu mültecilerden oluşmaktadır. Mülteci nüfusunu da yüzde 52’ine yakınını
çocuk ve gençler oluşmaktadır. Zorunlu göç veren ülkeler listesinin başında
2017 yılında Suriye gelirken en fazla zorunlu göç alan ülkeler listesinin
başında Türkiye bulunmaktadır. Uluslararası göçmenlerin büyük bölümüne yüksek
gelirli ülkeler ev sahipliği yaparken mülteci ve sığınmacıların yaklaşık yüzde
85’i düşük ve orta gelirli ülkeler tarafından ağırlamaktadır.





Ortaya
çıkan bu olumsuz tablonun sorumluları yaşanan olayların mağdurları olan kadın,
erkek veya çocuklar değildir. Mülteci sorunu, günümüzün de en önemli insani krizidir.
Tüm dünyanın gözü önünde gerçekleşen insanlık dışı zulümler milyonlarca insanı
evinden ve yurdundan mahrum bırakırken, açlık, yokluk ve yoksulluğa mahkûm
edilmiş başta Afrika’dan olmak üzere pek çok insan umuda yolculuğa çıkmıştır.





ULUSLAR
ARASI TOPLUMUN SORUMLULUĞUDUR





Mültecilerin
onurlu bir hayata yeniden kavuşması, uluslararası toplumun en temel siyasi ve
ahlaki sorumluluklarından biridir. Bu konuda gelişmiş ülkeler sadece bu
gereksinimlere belirli katkılar yaparak ve sorunun kendilerinden ve
ülkelerinden uzak tutulmasını sağlayarak vicdani sorumluluktan kurtulamazlar.
Siyasilerin yanlış tercihleri, maceracı tutumlarının bedelleri masum insanlara
ödettirilmelidir. Yayılmacı politika ve sürekli çatışma ortamı yaratan güçler
tarih önünde sorumludurlar. Açlık ve sefalete sessiz kalanlar, küresel
kaynakların adil bölüşümüne engel olanlar bu olumsuz manzaranın ortaya
çıkmasında aynı derece sorumludurlar.





Adana
Kent Konseyi Göç ve Mülteci olarak insanların yurtlarından edilmediği, hiçbir
yerde ötekileştirilmediği ve savaşın olmadığı, yurtlarından edilen insanların
sağlık ve esenlik içerisinde yurtlarına, topraklarına dönüşlerinin sağlanmasını,
küresel yoksulluk ve adaletsizlikleri giderici politikaların hâkim kılınmasını diliyoruz.”



YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°