Manşet Haber 4.04.2019 15:25:21 0

'MUTFAKTAKİ YANGIN ÜRETİMLE SÖNER'

'MUTFAKTAKİ YANGIN ÜRETİMLE SÖNER'






'MUTFAKTA YANGIN VAR'





Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Adana Milletvekili, TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Üyesi Ayhan Barut, Mart ayında gıda, sebze ve meyve fiyatlarındaki önlenemez artışın yurttaşların mutfağındaki yangını büyüttüğünü söyledi. Ekonomik ve siyasi kriz nedeniyle söz konusu yangının tüm ülkeyi sardığını anlatan Barut, 'Mutfağımızdaki yangın nedeniyle tencerelerde aş yerine, evlerimizde dert büyüyor. Bu yangını söndürmek için tarımsal üretim ve çiftçiler yeterince desteklenmeli' dedi. 









Mart ayında pırasa, çarliston biber, patlıcan, patates ve soğan gibi birçok
sebze ve meyve fiyatlarının yüzde 200 oranlarına dek arttığına dikkat çeken CHP
Adana Milletvekili, TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Üyesi Ayhan Barut,
sorunu çözmek yerine göstermelik olarak uygulamaya konulan tanzim satış
noktalarının da çare olmadığını anlattı. Mart ayında taze sebze ve meyvedeki
fiyat artışlarıyla birlikte yıllık artışın son bir yılda yaklaşık yüzde 70
oranında yükseldiğini dile getiren Barut, 'Aylık enflasyona en büyük
katkının gıda fiyatlarından geldiği ortada. Gıda fiyatlarındaki yıllık artış
yüzde 31'i aştı. Tanzim satışları gibi uygulamaların, soğan depolarını
basmanın, domates ve patateste gümrük vergilerini sıfırlamanın çözüm olmadığını
bir kez daha gördük' diye konuştu. 





Mutfaktaki yangını söndürmek için önerilerini sıralayan CHP Adana
Milletvekili, TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Üyesi Ayhan Barut,
şunları kaydetti:





'3 Kasım 2002 tarihinden beri ülkeyi yöneten AKP iktidarı, çiftçiyi,
hayvancılıkla uğraşan yurttaşları ve tarımı desteklemek yerine etinden samanına
kadar her şeyi sıfır gümrük uygulamalarıyla ithal etmiştir. Sanayicisinden
çiftçisine herkesin taleplerine kulak tıkayan, onları görmezden gelen bu
iktidar, bir gün halcileri, bir gün çiftçileri, bir gün marketleri suçlayıp
topu taca atmaya çalışıp sorumluluktan kurtulacağını sanıyordu. Bazen 'dış
güçler' bazen de 'faiz lobisi' diyerek kabahatini gizlemeye çalışıyordu. Ama
acı gerçekler kendini her seferinde tekrar hatırlattı. Mart ayında gıda, sebze
ve meyve fiyatlarındaki rekor artışlar çözüm için ne yapmamız gerektiğini bir
daha ortaya koydu. Herkesi, esnafından çiftçisine, sanayicisinden iş insanına,
emeklisinden işçisine hepimizi kül eden bu yangını ancak daha çok üretimle
söndürebiliriz. İthalat ve tüketime dayalı ekonomi anlayışından vazgeçilerek,
tarım ve sanayi başta olmak üzere üretimin ve üretenlerin desteklenmesi
gerekmektedir. Derhal tarımsal üretimi, çiftçileri ve tüm üretenleri
destekleyen bir model geliştirilmelidir. Üreticilerimize en büyük girdileri
olan mazot, gübre ve zirai ilaçlar daha kolay ve ucuza sunulmalıdır. Çiftçi
ürettiğinden kazanmalı, yurttaşlar daha ucuza tüketim yapabilmelidir.'



YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°