MUTLU DOĞRU: “2019’DA ÇİFTÇİLERİN CANI YANACAK”
GÜNCEL 25.05.2018 01:39:46 0

MUTLU DOĞRU: “2019’DA ÇİFTÇİLERİN CANI YANACAK”

MUTLU DOĞRU: “2019’DA ÇİFTÇİLERİN CANI YANACAK”

Adana Çiftçiler Birliği Başkanı Mutlu Doğru, temel besin kaynaklarının başında gelen ekmeğin ham maddesi olan buğday üretimini 'sürdürülebilir' hale getirmek gerektiğini söyledi. Devletin yıllardır buğdaya fiyat farkı desteği olarak ton başına 50 lira verdiğini vurgulayan Doğru, “Ton başına prim yıllardır artmadı. Artık bunu arttırmanın, buğday çiftçisine maddi destek sağlamanın zamanı geldi. Eğer çiftçi buğdaydan, başka ürünlere yönelirse ülke için gelecekte büyük bir tehlike var demektir.”dedi.

Her yıl buğday fiyatları gündeme geldiğinde, ekmek fiyatlarının da tartışılmaya başlandığını ifade eden Çiftçiler Birliği Başkanı Mutlu Doğru, yazılı açıklamasında şöyle dedi:

“Gıda enflasyonunda hep çiftçi hedef gösterilir. Halbuki gıda enflasyonunu meydana getiren çiftçi değildir. Fırıncılar Federasyonu’nun verilerine göre unun ekmek maliyetlerindeki oranı yüzde 19’dur. Bu rakam buğday olarak hesaplandığında oran daha da düşer. Şu anda biz buğdayı hiç para almadan bedava versek bile halkımız 100 kuruşluk ekmeği 81 kuruşa yiyecek demektir. Bunu başka bir örnekle de açıklayabiliriz: Bizim yıllardır dalında 50 kuruşa sattığımız portakal İstanbul, Ankara gibi büyükşehirlerde 4 liradan piyasaya sunuluyor. Demek ki biz portakalı dalında bedavaya versek bile vatandaş bunu 3,5 liraya yiyecek. Çiftçi fiyatları nedeniyle piyasada gıda enflasyonu oluşuyor demek yanlıştır. Aradaki başka faktörlere bakmak lazım. Bunun sorumlusu da çiftçi değil, yüksek girdi maliyetleri ve aracılardır.”

2017 yılı destekleme kararnamesinde yer alan “2017 ve 2018 yıllarında, aynı parsel üzerinde aynı ürünü eken çiftçi, 2019 yılında da, çeltik ve örtü altı sera üretimi hariç, aynı ürünü ekerse hiçbir tarımsal destekten faydalanamayacak.” dedi. Bu maddenin üreticiyi, ekim nöbetine yönlendirdiğini açıklayan Mutlu Doğru, şöyle devam etti:

“Aslında münavebe, yani ekim nöbeti, doğru bir karardır. Zirai hastalıklara karşı, bizlere emanet edilen toprakları korumak için münavebe yapılması gereklidir. Aynı ürünü ekmek mecburiyetinde kalan bir çiftçiye size ‘hiçbir destek yok derseniz’ 2019 yılında bu insanların canı yanacaktır. Bunu da 2020 yılında anlayacaktır. Çünkü üretici desteği 2020 yılında alacaktır. Bu düzenlemeden geri dönülmesi çağrısında bulunuyorum: Farklı ürün ekerek münavebe yapan çiftçilerin hak ettikleri desteklemelere fark verelim. Çiftçiyi cezalandırarak değil, teşvik vererek doğru yönlendirelim.”

 

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°