NAMIK KEMAL’İ KİM ÖLDÜRDÜ? CİNAYETİN FAİLİ KİM?

NAMIK KEMAL’İ KİM ÖLDÜRDÜ? CİNAYETİN FAİLİ KİM?

NAMIK KEMAL’İ KİM ÖLDÜRDÜ? CİNAYETİN FAİLİ KİM?
(Bugün Vatan Şairimiz Namık Kemal’in Ölüm Yıl Dönümü)

Tarih: 9 Nisan 1872.Üç gün önce yargılanmadan tutuklanan Namık Kemal ve dört arkadaşı sürgüne gönderilmektedir. Gizlilik içinde ‘Mısır’ adlı gemiye bindirildiler. Namık Kemal güverteden son kez İstanbul’a bakar. Sanır ki, bu adaletsizliğin önüne geçmek için tüm şehir ayağa kalkmıştır. Limanda kimseler yoktur. Oysa daha bir hafta önce, halk İstanbul’da ‘Fedai Kemal, Fedai Kemal’ diye sevinç gösterileri yapmıştır...

Türkçeye bir çok kelime ve kavram kazandırdı: Hürriyet, vatan, millet, vicdan, inkılap, ihtilal, siyasiyat, matbuat, hükümet, hayal, heyecan ve niceleri.

Gazeteciliğe 19 yaşında Tasvir-iEfkâr’da başlamıştı. 25 yaşında Tazminat ve Islahat Fermanı’nı yetersiz bulan ilk gizli siyasi örgüt “Yeni Osmanlılar Cemiyeti”nin kuruluşuna katıldı. Anayasa’yı ilan etmezse Sultan Abdulaziz’i tahtından indireceklerdi. Aralarındaki bir muhbirin ele vermesiyle, Ziya Bey ile yurtdışına kaçtı.

24 Kasım 1870...Padişah tarafından affedildi, İstanbul’a döndü. Süleyman Nazif’e göre; Avrupa’ya bıçak gibi gitmiş, ustura gibi dönmüştü. Montesquieu ve Rousseau’dan etkilenmiş, Cumhuriyet kavramıyla tanışmıştı.

Affedilmesinin tek koşulu vardı: Siyasetten uzak duracak ve yazı yazmayacaktı. O ise
yazmayacağı bir hayatı hiç düşünemiyordu. Üvey dayısı Mahir Bey ile “İbret” gazetesini çıkardı. “Hadika” ve “İbret”te devlet yönetimini eleştiriyordu. Her iki gazete de “adab-ı devlet-ü hükümet”e aykırı yayın yapmaktan kapatıldı.

İstanbul’dan uzaklaştırılmak için Gelibolu’ya mutasarrıf olarak gönderildi. Ama üç ay sonra İstanbul’a döndü. Ancak gazetecilik yapacak imkanı yoktu. O da; bir tiyatro eseri yazdı: “Vatan Yahut Silistre”. 1 Nisan 1873.Gedikpaşa Tiyatrosu’nda sahnelendi. Vatanı sevmenin onu korumak olduğunu anlatıyordu.Halkı duygulanıp, coşmuş,“Yaşasın vatan”, “Kemal Bey çok yaşa” diye bağırıyordu. Gösteriler sokağa taştı. Gençler ellerinde meşaleler, “Fedai Kemal” sloganlarıyla yürüyüş yaptılar.Saray gelişmelerden rahatsız oldu.

Tutuklandı.Mahkemeye çıkarılmadan sürgüne gönderildi. Neyle suçlandığını bilmiyordu Suçunusürgün gemisinde öğrendi: Gazetecilik. Güvertesinden, son kez İstanbul’a baktı. “Fedai Kemal” diye bağıranlardan hiç biri limanda yoktu. Rota Magosa’ydı.
.
Zindan hayatı 38 ay kaldı.Mezara benzeyen küçük taş hücrede yaşıyordu . Kale topçular için yapılmıştı, oturulmuyordu. Rutubetten ve soğuktan mustaripti. Defalarca sıtmaya yakalandı, kuyu suyu içti. Yalnızdı. Yılanlarla, kertenkelelerle, fare ve pirelerle arkadaş oldu. Karınca besledi.

Burada en bol olan zamandı. Yazdı da yazdı: “Akif Bey”, “Gülnihal”, “Zavallı Çocuk”, “Kara Bela” buradan çıktı. Çığlık niteliğinde yazdığı şiirler yazdı:
“Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yoğ imiş kurtaracak bahtı kara maderini,” diyordu. Hayatı boyunca bireysel kurtuluşu hiç düşünmedi; bunu onursuzluk saydı hep.

Tarih: 23 kasım 1876.101 pare top atıldı Anayasa ilan edildi. V. Murad tahta çıktı. . Namık Kemal’in sürgün cezası da bitti. Ama II. Abdülhamid meclisi lağvedip, anayasayı kaldırdı. Namık Kemal önce Midilli’ye sonra Rodos’a sürüldü. Ve... 48 yaşında öldü.

Mezarı, vasiyeti gereği Bolayır’da. Mezarını bir başka vatan şairi Tevfik Fikret tasarladı. Vasiyeti üzerine Bolayır’a gömüldü. Mahzun gitti.

“Ölürsem görmeden millete ümid ettiğim feyzi;
Yazılsın seng-i kabrimde; Vatan mahzun, ben mahzun”.diyordu. Yazdılar.

SÖYLER MİSİNİZ;

• 48 YAŞ NEDİR Kİ?
• KATİL OLMAK İÇİN ELİNE SİLAH ALIP BİRİLERİNİ VURMAK MI GEREKİR?
• ÖLÜME SEBEP OLMAK DA KATİL OLMAK DEĞİL MİDİR?
• BU KADAR ÇİLE ÇEKEN BİR ADAMIN GENÇ YAŞTA ÖLMESİ CİNAYET DEĞİL MİDİR?

SAHİ O BÜYÜK ŞAİRİN KATLİ KİM?

25.04.2024 BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

İfral TURGUT

2.12.2018 11:33:37

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


“ SEYHAN BİZİM VAZGEÇİLMEZİMİZ”

CHP ADANA ÖRGÜTÜ GENEL SEÇİMLERE HAZIRLANIYOR

DEMİRÇALI’YI ZİYARET ETTİ

VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI