NARENCİYE İHRACATINDA BELİRSİZLİK VAR
Manşet Haber 25.08.2016 12:39:07 0

NARENCİYE İHRACATINDA BELİRSİZLİK VAR

NARENCİYE İHRACATINDA BELİRSİZLİK VAR

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümer, yaş sebze-meyve üreticisinin Rusya kapısının bir an önce açılmasını beklediğini vurguladı.

Çukurova’da özellikle mandalina ve portakalda ihracat sezonunun 15 Eylül’den itibaren başlayacağını anımsatan Zülfikar İnönü Tümer, “Limon ve greyfurtta sevkiyat devam ediyor ancak diğer tüm ürünlerde Rusya’ya ihracat engeli var. Her yeni sezonda mandalina ve portakalın yüzde 85’ini Rusya’ya ihraç eden üreticilerimiz Türkiye’nin Rusya ile yaptığı görüşmelerin sonuçlanmaması nedeniyle büyük bir endişe içerisinde bekliyor. 15 Eylül tarihi itibariyle ihracat başlamazsa yaş sebze ve meyve üreticisi sezonu kaçırmış olacak ve ülkemiz milyonlarca liralık zarara uğrayacak” dedi.
“İHRACATÇI HAKLI OLARAK ÜRÜN ALMIYOR”tumer_narenciyee (3)
İki ülke arasındaki görüşmelerden net bir sonuç çıkmadığını bu nedenle piyasada büyük bir belirsizlik yaşandığını dile getiren Tümer, “İhracatçılar da bu belirsizlik nedeniyle üreticiden mandalina ve portakal almıyor. İhracatçı satacak Pazar bulamadığı gerekçesiyle haklı olarak ürün alımı gerçekleştirmiyor” diye konuştu.
15 Eylül’den itibaren Rusya ile yaş sebze ve meyve ihracatı için gerekli anlaşmaların yapılmış olması gerektiğine işaret eden Tümer, “Eylül sonuna kadar belirsizlik ortadan kalkmazsa ürünlerin büyük bölümü dalda kalacak. Çünkü mandalina ve portakalın büyük kısmı Rusya’ya ihraç ediliyor. Türkiye ve Rusya arasında görüşmeler devam ediyor. İki ülke arasında olumlu görüşmeler var. Kaybedilmiş bir turizm sezonunun ardından  yaş meyve ve sebze ihracatının özellikle narenciye ürünlerinin ihracatının gerçekleşmesi için görüşmelerin sonuçlandırılması gerekiyor. Aksi halde turizm sezonu gibi yaş sebze ve meyve ürünlerinin ihracat sezonunu da büyük bir zararla kapatmış oluruz. Her geçen gün tarım sektörü için büyük bir kayıp” dedi.
“AVRUPA KULLANIYOR, TÜRKİYE’DE YASAK”
Tümer, ayrıca Avrupa Birliği normlarında serbest olan bazı kimyasalların Türkiye’de Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na bağlı Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü’nün tavsiye listesinde yer almadığı için kullanılamadığını, özellikle Akdeniz meyve sineğinin önlenmesinde etkili olan bu kimyasalların kullanımının ihracatta önemli rol üstlendiğini söyledi. Tümer, Türkiye’nin narenciyede en önemli rakibi olan İspanya’nın ise Avrupa Birliği normlarına göre sözkonusu kimyasalları kullandığını ve Rusya’ya rahatlıkla ihracat gerçekleştirebildiğini, bu durumun da Türkiye’deki ve özellikle Çukurova’daki üreticilerin aleyhine işlediğini kaydetti.
“DFİF’İN TAMAMI ÖDENSİN”
Zülfikar İnönü Tümer, öte yandan hükümetin geçen yıl ihracatçıya taahhüt ettiği Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu (DFİF) ödemelerinin bir kısmının hala ödenmediğini, ihracatçının üreticiden narenciye alımı gerçekleştirebilmesi için DFİF ödemelerinin tamamını alması gerektiğini sözlerine ekledi.

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°