NAZİ KAMPINDAKİ ÜNİVERSİTEDE YAPILACAK
DÜNYA 1.01.2018 12:28:29 0

NAZİ KAMPINDAKİ ÜNİVERSİTEDE YAPILACAK

NAZİ KAMPINDAKİ ÜNİVERSİTEDE YAPILACAK

Auschwitz kapısında eğitim ve insan hakları kongresi

3. Uluslararası Çağdaş Eğitim Araştırmaları Kongresi, Polonya’da Oświęcim’de Nazi Karargahı binalarında kurulan bir üniversite olan Yüzbaşı Witold Pilecki Uygulamalı Bilimler Devlet Üniversitesi’nde Temmuz 2018'de gerçekleştirilecek. Ana teması “Eğitim ve İnsan Hakları” olan kongreye, eğitimin her alanında çalışmalar kabul edilecek. Kongrenin sunumu Lehçe, Türkçe, Almanca, İngilizce ve Rusça dillerinde gerçekleşecek.
Uluslararası Çağdaş Eğitim Araştırmaları Kongresi’ne Eğitim ve İnsan Hakları, Eğitim Politikaları, Değerler Eğitimi, Sevgi, Barış ve Demokrasi Eğitimi, Fen Bilimlerinin ve Sosyal Bilimlerin tüm alanlarında eğitim, Sağlık Eğitimi, Sanat Eğitimi, Edebiyat Eğitimi, Resim Eğitimi, Müzik Eğitimi, Felsefe Eğitimi, Öğretmen Yetiştirme, Eğitimde Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık, Tarih ve Coğrafya Eğitimi, Dil Eğitimi, Özel Eğitim, Temel Eğitim, Mesleki ve Teknik Eğitim, Yabancı Diller Eğitimi, Okul Öncesi Eğitimi, Yükseköğretim, Din Eğitimi, Eğitim Felsefesi, Eğitim Tarihi, Turizm Eğitimi, Ekonomi Eğitimi ve diğer tüm eğitim alanları gibi konularda çalışmalar kabul edilecek.
KONGRE TAKVİMİ
Bildiri Özeti Kabullerinin Son Günü: 15 Şubat 2018
Kabul Edilen Bildirilerin Duyurulması: 25 Şubat 2018
Erken Kayıt Başlama Tarihi: 26 Şubat 2018
Erken Kayıt Bitiş Tarihi: 12 Mart 2018
Geç Kayıt Başlama Tarihi: 13 Mart 2018
Geç Kayıt Bitiş Tarihi: 30 Mart 2018
Kongreye ilişkin tüm ayrıntı ve bilgilere http://www.ceadder.org adresinden ulaşabilirsiniz. Tüm sorularınız için şu e-posta adresini kullanabilirsiniz: ceadmugla@gmail.com
İNSANLARIN BÜYÜK ACI VE ISTIRAPLAR ÇEKTİĞİ YERDE
Türkiye’den değerli bilim insanlarını, araştırmacıları ve eğitimcileri, Polonya kongresine davet eden CEAD Kongre Başkanı Prof. Dr. Nevide Akpınar Dellal, yaptığı açıklamada “Amacımız, “eğitim ve insan hakları” konusunu bir zamanlar insanların büyük acı ve ıstıraplar çektiği yerde gerçekleştirilecek bir kongrede tartışarak, her insanın insanca yaşam hakkı olduğu düşüncesine ve insan hakları eğitimine karşı duyarlılığı arttırmaktır” dedi.
Akpınar Dellal’in açıklaması şöyle:
“Halkların dünya tarihine kattığı birçok buluş ve hizmet, yani bazen bir halkın, bazen bir üyesinin meziyeti, diğerinin rahatına dönüşmüştür hep. Bu son derece insancıl bir görüngüdür. Alman halkı da aslında bu anlamda çok ön plana çıkan bir halktır. Almanlar’ın, insan hayatını kolaylaştıran dünya tarihine kazandırdıkları sayısız buluş vardır. Almanya, buluşlar ve filozoflar ülkesidir. Diğer taraftan birinin rahatı, asla diğerinin eziyeti haline dönüşmemesi gerekirken, halkların tarihinde bazen önü alınamayan talihsiz gelişmeler de meydana gelmiştir. Bunlardan biri de Almanya’da 1930’lu yıllardaki ve 2. Dünya Savaşı ile sonuçlanan gelişmelerdir. Oysa birinin veya geniş düzlemde bir grubun rahatı için gerçekleşen eziyet, yaşamdaki insancıl olmayan en sarsıcı ve yıkıcı illettir. Böyle olmakla birlikte ne yazık ki çeşitli zamanlarda ve dünyanın çeşitli yerlerinde, insanların ve grupların yaşam hakkı, rahatını düşünen diğer insanlar ve gruplar tarafından elinden alınmıştır. Bugün de örneğin Suriye’de, Birma’da, Filistin’de ve dünyanın daha birçok yerinde insan hakları ihlalleri ziyadesiyle gerçekleşmektedir. Oysa yeryüzünde doğan her çocuğun korkulardan arınmış bir hayat sürmesi, özgür ve insanca bir yaşama sahip olması garanti edilmelidir. Bu son derece insancıl bir arzudur. Çünkü bir şairin de dediği gibi ‘yeryüzüne yağmur, gökyüzüne mavi’ ve ‘insana en çok insanca yaşamak’ yakışıyor. Nelson Mandela der ki, ‘Hiç kimse derisinin rengi, kültürel yapısı ya da inançları yüzünden başkasından nefret ederek doğmaz. İnsanların nefreti öğrenmeleri gerekir. Nefret etmeyi öğrenebiliyorlarsa sevgiyi de öğrenebilirler, çünkü sevgi insan kalbine diğer hislerden çok daha doğal gelir'. Bu nedenle tüm eğitim kurumlarının ve eğitimle ilgili sivil toplum kuruluşlarının en temel misyonu ve amacı, insanları hoşgörülü barışçıl bir dünya için, insan ve doğa sevgisi için ve demokratik bir toplumun saygın ve onurlu üyeleri olabilmeleri için eğitmek olmalıdır. İnsanı, insan olduğundan ötürü sevmeliyiz. Yeryüzünde her insanın her şeyden önce insanca yaşama hakkı vardır. Her birey bu anlamda tarihe karşı sorumluluğunun bilincinde olmalıdır.”
Bu arada, katılımcıların kongre esnasında Auschwitz/Birkenau Toplama Kampları’nı da görme imkânı olacak.
KONGRE ÖNCESİ VE SONRASI 10 AVRUPA ÜLKESİ GEZİLECEK
Türkiye’den gidecek kongre katılımcıları aile, eş, dost ve akrabalarıyla birlikte, uygun ücrete bir de bağımsız Avrupa Gezi Turu’na katılma imkanı bulacaklar. Katılımcılar Bulgaristan (Sofya), Sırbistan (Belgrad), Macaristan (Budapeşte), Slovakya (Kosice), Polonya (Krakow), Çekya (Prag), Avusturya (Viyana), Slovenya (Lübyana), İtalya (Venedik) ve Yunanistan (Kavala, Selanik, Parga, Preveze)’da 11 gece konaklayacaklar.KONGRE_AF____


YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°