NEVRUZ 'YENİ GÜN, GÜNIŞIĞI' OLSUN...

NEVRUZ 'YENİ GÜN, GÜNIŞIĞI' OLSUN...




Nevruz  ‘yeni gün, günışığı’ olsun…   









İnsanlık tarihi boyunca ‘hep’ şenliklerin, eğlencelerin yeri olmuştur.





Kimi zaman azgın yağan yağmurun durması,





Kimi zaman güneşin doğması,





Kimi zaman ay ışığında yıldızların dizilmesi,





Kimi zaman havaların ısınması…





Yine aynı biçimde insanları ‘yas’ havasına sürükleyen olgular da…





Gecenin zifiri karanlığı gibi,





Birden bastıran kasırga gibi,





Denizin azgın dalgaları gibi…





21 Mart’ta kutlanmaya başlayan ‘Nevruz’un,; bayram günü, şenlik günü, eğlence günü olmasının nedeni de bu!





***





Bölgemiz olmasa da…





Yurdumuzun birçok kentinde yaşanan kış ayları zorluklar doluydu…





Metrelerce yağan kar yağışına karşı evlerinden dışarıya çıkamayanlar vardı.





Aşırı yağan yağmurdan sular altında kalan evler vardı.





Evlerini ısıtabilmek için her tür olanaklarını kullanan dar gelirli, emekli, emekçi yurttaşlarımız vardı.





Yağıştan toprağını ekemeyen, üretimini yapamayan, kazmasını-küreğini gözden çıkaran kırsalda yaşamını sürdürenlerimiz vardı,





Okula gidemeyen öğrenciler, işine ulaşamayan çalışanlar, komşusuna çıkamayan yaşayanlar vardı…





Kış zorlu geçmişti birçok bölgemizde…





En çok ‘Cemre düştü’ denemsi bekleniyor!





Cemre, Arapça sözcük… Kor, ateş anlamına geliyor. Soğuk günlerin ardından ilk sıcaklığın görülmesi… Yedi gün arayla ilki 19-20 Şubat’ta havaya, ikincisi 26-27 Şubat’ta suya, üçüncüsü 5-6 Mart’ta toprağa düştüğüne inanılır. Bu da ilkyazın gelmesini müjdeliyor…





Cemre düştüğünde, bir çok bölge sevinç yaşayacak…





***





İlk ‘cemre’ düşeli bir ay olmuş!





Havalar bir ay öncesince ne soğuk, ne de o denli kaygı verici; Adana’da yaşamını sürdürenler ceket altındaki kazağı çıkardı bile…





21 Mart…





Ekinoks; gece-gündüz eşitliği…





Salt eşit gün değil; çiçeklerin açması, ağaçların sürgü vermesi, karıncanın toprağı yarması,





İlk kutlanması üçbin yıllık Perslere dayanan, dünyanın Nevruz Bayramı olarak benimsediği, Birleşmiş Milletler Kurulu’nun onayladığı gün 21 Mart…





Farsça bir sözcük olan ‘Nevruz’; yeni gün, günışığı anlamına geliyor.





Soğuk, dingin, uyumakta olan doğanın; ısınması, devinmesi, uyanması…





Barınmalarının, korunmalarının, yaşamlarını sürdürebilmelerinin; önündeki zorluklardan kurtuluşunu, eğlence ya da şenliğe dönüştürmelerini engelleyen ne olabilir ki?





Bu şenliği başlatan Pers Kralı Cemşid, kurumsallaşmasını sağladığına inanılan Zerdüştlerin Peygamberi Zerdüşt olduğu söylenmiş olsa bile; milattan önce sekizinci yüzyıldan beri Doğu Türkistan’dan Balkanlara değin Türk kavimlerince kutlanan, günümüze dek uzanan bir bayram 21 Mart…





***





21 Mart’ın içinde barındırdığı tarihselliği kadar,  taşıdığı ‘yeni gün, günışığı’ özelliği de gerek o dönemde, gerekse günümüzde önem taşımaktadır.





Günümüzde ‘Yeni gün’ ne anlam taşımalıdır?





Tutup yüzyılar öncesinden günümüze dek gelen Nevruz’u, o günün koşullarına göre ele alıp, o günün ayrıntıları-parçaları ile değerlendirdiğimizde ne bir anlam taşıtmış, ne de bir yarar bulmuş oluruz!





Her ne denli doğal-iklimsel zorluklar yaşanmış olsa da günümüzde, o günkü koşulların sürdüğü söylenemez!





‘Yeni gün, günışığı’ derken salt çiçekten, böcekten yola çıkarak tanım yüklemek de günümüzde gerçekçi olmaz!





Anakaradaki artan nüfus, teknolojinin gelişmesi, kapitalin bir avuç insanın elinde olması, savaşların-barışların azgınlığı, doyumsuzluğun geniş halk kitlesinin yazgısı olması başka bir anlama sürüklemeli ‘yeni gün, günışığı’.





‘Yeni gün, günışığı’ emek olmalı, insan olmalı, sevda olmalı,…





‘Yeni gün, günışığı’ kaynaşma olmalı, birliktelik olmalı, mutluluk olmalı…





‘Yeni gün, günışığı’ bayram olmalı, şenlik olmalı…





Birkaç gün sonra yapılacak olan yerel seçim öncesinde alanları kirliliğe boğan kim varsa, insanları ayırmak için kimler çaba harcıyorsa, insanları kimler kandırıyorsa, bir oy uğruna kimler yalan söylüyorsa, insanları bu bollukta yokluğa kimler sürüklüyorsa, kim güzelim yaşamı insanların burnundan getiriyorsa…





Tüm bunlar için;





Nevruz  ‘yeni gün, günışığı’ olsun…



Oktay EROL

23.03.2019 21:08:12

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI

GÜNÜ FOTOĞRAFI:

RESMİ AÇILIŞISI HİSARCIKLIOĞLU YAPTI

CHP’DEN 23 NİSAN KUTLAMASI