OBEZİTENİN ADI DEĞİŞİYOR
Manşet Haber 22.02.2017 16:37:09 0

OBEZİTENİN ADI DEĞİŞİYOR

OBEZİTENİN ADI DEĞİŞİYOR

Dünyayı tehdit eden sağlık sorunlarının başında gelen obezite ile mücadele her geçen gün önem kazanıyor. Obezitenin yeni adının “Yağlanmaya Bağlı Kronik Hastalık' olabileceğini belirten uzmanlar, özellikle bel çevresindeki yağlanmanın iç organların yağlanma riskini ve kandaki yağların profillerini artırdığına dikkat çekiyor.
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi’nden Beslenme ve Diyet Uzmanı Gizem Köse, en büyük sağlık sorunlarının başında gelen obeziteyle mücadelede her geçen gün yeni çalışmaların yapıldığına dikkat çekti.
Dünya Sağlık Örgütü'nün açıklamasına göre obez sayısının son 35 yılda neredeyse üç katına çıktığını belirten Gizem Köse, bununla beraber yapılan çalışmalarda obezitenin çeşitlerinin de belirlenmeye başlandığını söyledi.
Obezitenin özellikle vücuttaki yağ oranı ve yanında getirdiği hastalıklar göz önüne alınarak salgın bir hastalık olarak kabul edilmeye başlandığını ifade eden Köse, “Obezitenin çeşitlerine baktığımızda çocukluk çağından gelen obezite ile başlayan yetişkinlikte devam eden obezite en riskli grup olarak karşımıza çıkıyor. Yağ hücrelerinin sayısının fazlalaşma süreci çocukluk çağında gerçekleşiyor ve yetişkinliğe geçişte müdahalede bulunulmadığı takdirde hayatına obez bir birey olarak devam edebiliyor” diye konuştu.
YAĞLANMAYA BAĞLI KRONİK HASTALIK
Amerikan Klinik Endokrinoloji Derneği ve Amerikan Endokrinoloji Üniversitesi’nin son çalışmalarında obezitenin literatürdeki yeni adını “Adiposity-Based Chronic Disease” (ABCD) yani 'Yağlanmaya Bağlı Kronik Hastalık' tanımıyla birleştirmek istediklerini belirten Köse, “Özellikle sonradan gelişen ve beslenme ile çevresel faktörlere bağlı hızlıca yayılan bu hastalığın ne kadar yaygın aynı zamanda da önlenebilir bir kronik hastalık olduğu tekrar hatırlanmış oldu” dedi.
BEL ÇEVRESİNDEKİ YAĞLANMAYA DİKKAT!
Vücuttaki yağ oranının yanında kan değerlerine de bakılarak saptanan bu hastalığın, bel çevresindeki yağlanmaya odaklandığını kaydeden Gizem Köse, “Bel çevresindeki yağlanma ne kadar fazlaysa iç organların yağlanma riski ve kandaki yağların profilleri o kadar artıyor. Bu durumda iç organların yağlanmasının dışında bir de kan dolaşımını yavaşlatıyor ve dokular beslenemiyor. Dünya Sağlık Örgütü'ne göre, bel çevresinin kontrol altında tutulması gerekiyor. Bel çevresi ölçülerine baktığımızda kadınlarda 88cm, erkeklerde ise 102cm'yi aşmaması gerekiyor. Bu durumda kilonuzdan çok bel çevrenizdeki yağlanmaya dikkat etmekte fayda var. Ve yine Dünya Sağlık Örgütü'nün önerisi ile günde yarım saat yürüyüş yapıldığı takdirde bel çevresinin kontrol altında tutulmasının daha kolay olduğu gösteriliyor” diye konuştu.


YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°