Öfkeliyiz!

Öfkeliyiz!

Anayasa Mahkemesi, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) “Birden çok evlilik, hileli evlenme, dinsel tören” başlıklı 230’uncu maddesinin 5 ve 6’ncı fıkralarını iptal etti. 17 üyesinin tamamı erkek olan Anayasa Mahkemesi bu ülkenin kadınlarını çok direkt etkileyecek bir konuda kadınlar aleyhine tavır aldı.

Anayasa Mahkemesi bu kararı ile şeriat hukukuna kapı aralamıştır. Karar erkeklerin birden fazla kadınla evlenebilmesinin, halihazırda büyük sorun olan çocuk yaştaki evliliklerin daha da artmasının, erkeğin belli bir ücret karşılığında anlaşarak kadınla kıydığı Muta nikâhının yaygınlaşmasının ve kadınların evlilikle ilgili hak mahrumiyetleri başta olmak üzere çok çeşitli sosyal sorunların doğmasının önünü açmıştır.

Ev içi şiddet konusunda 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun ve  İstanbul Sözleşmesi ev içi şiddette resmi nikah / imam nikahı ayrımını kaldırmış olsa da biliyoruz ki  evli olmayan kadınlar hala korunmuyor. Ayşe Paşalı'dan bu yana sadece kanunlar değişti, kadınlar öldürülmeye devam ediyor.

2010 senesinde 26 yıllık imam nikahlı eşi öldüğünde eşinin maaşını ve sigortasını isteyen Şerife Yiğit’in başvurusunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Şerife Yiğit’in resmi nikahlı olmadığı eşinin miras haklarından yararlanamamasını AİHM’e aykırı bulmamıştı.  Şerife, 6 çocuğu ile hiç bir sosyal güvencesi olmadan ortada kaldı, 26 yılını verdiği ortak yaşamın hukuksal açıdan hiçbir anlamı olmadı. İşte Anayasa Mahkemesi’nin aldığı karar neticesi uygulamada da olacak olan tam da budur; zira AİHM’e göre de halihazırda, yürürlükteki ulusal kanunlara göre bir imam tarafından kıyılan imam nikahı üçüncü şahıslar ve devlet nezdinde herhangi bir yükümlülük oluşturamaz, esas belirleyici unsur  tüm hak ve yükümlülüklerin akdî olarak belirtildiği resmi bir taahhüdün var olup olmadığıdır.

Kadını ve çocuğu koruyacak önlemleri almadan her geçen gün kadınların aleyhine alınan kararlarla Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm mahkemeleri  ancak erkeği koruyan mahkemeler olmaktan ibaret hale gelmiştir.

Anayasa Mahkemesi’nin bu kararı Türkiye’nin imzacı olduğu tüm uluslararası sözleşmelere, laiklik  ilkesine ve devrim yasalarına aykırı bir karardır.

Bu ülkenin kadınları olarak çok ama çok öfkeliyiz!

adanaulus

3.06.2015 08:40:41

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI

GÜNÜ FOTOĞRAFI:

RESMİ AÇILIŞISI HİSARCIKLIOĞLU YAPTI

CHP’DEN 23 NİSAN KUTLAMASI