“ÖĞRENCİLER KİTAPLARINA NE ZAMAN KAVUŞACAK?”
Manşet Haber 20.10.2016 20:40:04 0

“ÖĞRENCİLER KİTAPLARINA NE ZAMAN KAVUŞACAK?”

“ÖĞRENCİLER KİTAPLARINA NE ZAMAN KAVUŞACAK?”

Hükümetin FETÖ ve Paralel Yapı ve zihniyetine yıllarca gösterdiği iltimas ve destek nedeniyle devlette yaratılan tahribatın her geçen gün daha iyi anlaşıldığını söyledi.
Yeni eğitim öğretim dönemi bir ay önce başlamasına rağmen öğrencilerin kitapları halen dağıtılmadı. CHP’li Türkmen verdiği soru önergesi ile konuyu Meclis gündemine taşıyarak, Milli Eğitim Bakanı Yılmaz’a, öğrencilerin kitaplarına ne zaman kavuşacağını sordu. Türkmen, FETÖ, Paralel Yapı ve zihniyetine hükümetin yıllarca gösterdiği iltimas ve destek nedeniyle devlette yaratılan tahribatın her geçen gün daha iyi anlaşıldığını söyledi.
TBMM Başkanlık Divanı Üyesi CHP Adana Milletvekili Av. Elif Doğan Türkmen, yeni eğitim öğretim döneminin, taşımalı eğitim sisteminin kaldırılmasından yemek problemine, mülakata dayalı sözleşmeli öğretmen atamalarına kadar bir dizi sorunlarla açıldığını belirterek, “öğrenci, veli ve öğretmenlerin mağduriyetlerine neden olan bu sorunlara şimdi de ders kitaplarının dağıtılmaması eklenmiştir” dedi.
Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın yanıtlaması istemiyle yazılı soru önergesi veren Türkmen; yurt genelinde ders kitaplarının dağıtılmamasından kaynaklı sıkıntının Adana ve ilçelerinde de yaşandığını kaydederek, şunları söyledi:
“Bakanlığınız emri ile ücretsiz ders kitaplarının dağıtımının durdurulduğu ve FETÖ terör örgütü ve Paralel Yapı ile bağlantılı yazar ve yayınevleri nedeniyle böyle bir karar alındığı ifade edilmektedir. Hükümetin ve bakanlığınızın öğrencilere daha önce dağıtılan ders kitaplarında; pedagojik gerçekliklere, bilimsel, laik, çağdaş, demokratik ilkelere uygun hazırlanıp hazırlanmadığı yönünde gerekli hassasiyet ve denetimi göstermemesinin sonuçlarını yaşamaktayız.
Hükümetin şimdi şikayet ettiği FETÖ; Paralel Yapı ve zihniyetine yıllarca gösterdiği iltimas ve desteğin; kişi, kurum ve kuruluşlarda topyekun devlette nasıl bir tahribat yarattığı her geçen gün daha da iyi anlaşılmaktadır”
ADANA’DA KAÇ ÖĞRENCİ KİTAP ALAMADI?
“Eğitim öğretim döneminin açıldığı süreden buyana kaç öğrencinin ders kitabı verilmemiş veya eksik verilmiştir? Bu sayı Adana ve ilçeleri için nedir?çeşitli gerekçelerle toplattığınız ve dağıtımını durdurduğunuz ders kitaplarının yerine hazırlattığınız ders kitaplarını okullarımıza ne zaman dağıtacaksınız?” diye soran Türkmen Bakan Yılmaz’dan şu sorularına da cevap vermesini istedi:
HANGİ İLKELERE GÖRE HAZIRLANIYOR?
-Yeni hazırladığınız ders kitapları; çocuklara ve pedagojik gerçekliklere, bilimsel, laik, çağdaş, demokratik ilkelere uygun hazırlanacak mıdır? Yeni ders kitaplarını belirlerken nasıl bir yöntem izliyorsunuz? Hangi ilke ve değerlere göre nasıl hazırlıyorsunuz? Kim veya kimler belirleyici oluyor? Açıklar mısınız?
-FETÖ ve Paralel Yapı bağlantısı olduğunu iddia ettiğiniz yazarlar ve yayınevlerine ders kitaplarının yazı ve basım işini veren bakanlık yetkilileri hakkında hangi idari ve hukuki yaptırımda bulundunuz? Bu kişiler halen görevde midirler?

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°