ORHAN KEMAL EDEBİYAT FESTİVALİ'NE DOĞRU...

ORHAN KEMAL EDEBİYAT FESTİVALİ'NE DOĞRU...

‘’ ‘Eksik’ var! En ünlü düşünürü, en ünlü sanatçıyı, en ünlü bilmem kimi getirmekle olmuyor! Şuana dek verilen çabanın içine ‘bir şeylerin’ daha konulması gerekiyor! Bunu ‘Halk Günü’nde de görmek olası… Güne katılanların, orada olmasının en büyük ‘nedeni’ yaşamlarına ‘Başkanın’ katacağı değer değil mi? Başkan Soner Çetin’in, yurttaşa yaptığı ‘katkıyı’ bilen bilmeyene aktarıyor; bu da katılımcıların cuma gününü iple çekmesine neden oluyor. İnsanların, ekinliklere önem vermesinin tek yolu ‘o açlığı’ önemsemesinden-bilmesinden başka bir şey değildir! ‘O açlık’, ilginin, öğrenmenin, bulmanın içerisinde anlamlaşır…’’

Geçen yıl düzenlenen Orhan Kemal Edebiyat Festivali ardından bunları yazmıştım. Ufuk Tekin’in bir aydan çok zaman öncesinden başlattığı çalışma, verdiği uğraş; festivalin sonucu olmaması gerekirdi, demiştim. Özellikle de Başkan Çetin’in cuma günleri düzenlenen ‘Halk Günü’ ile karşılaştırmasını bile yapmış, ilgiyi birbirinden ayırmanın zor olduğunu dile getirmiştim…

***

Şimdi, mart ayı sonunda yapılacak-iki gün sürecek olan Orhan Kemal Edebiyat Festivali için çalışmalar başlatıldı.

Katılacak olan ‘ünlü’ isimler belirlendi…

‘Ünlü’ takıntım yok elbette, ancak; neden bu ‘ünlü’ vurgusu yapılması ‘hoş’ bulunur da, ‘eleştirilmesi’ durumunda rahatsızlık duyulur anlamam!

Birinin ‘ünlü’ olmasının önemi, bir diğerinin de ‘aynı’ kanıyı taşımasına neden olabilir mi?

Ya ‘buna’ birilerini zorlamak…

Gelecek konuklardan Ataol Behramoğlu’ bir şiirinde şu dizelerle sesleniyor:

‘Öğrendim ki…

Kimseyi sizi sevmeye zorlayamazsınız.

Kendinizi sevilecek insan yapabilirsiniz.

Gerisini karşı tarafa bırakırsınız.’

Bahramoğlu’na ‘yanıldın’ mı diyelim?

***

Orhan Kemal Edebiyat Festivali için verilen çabanın, günler öncesinden başlatılan uğraşın ‘asıl amacına’ ulaşması için, Behramoğlu’nun ‘kendinizi sevilecek insan yapabilirsiniz’ dizesindeki duyarlılığı düşünmek-anlamak yetecek kanımca…

Çukurova Belediyesi’nin bölgenin ‘ünlü’ sanatçılarına verdiği önemi yadsıyamayız. Bunu festivale dönüştürmek için aylar öncesinden yapılan çalışmalar elbette görmezden gelinemez…

Ya Behramoğlu’nun ‘kendinizi sevilecek insan’ yapmak…

Festivali ‘sevilecek’ biçime-duyarlılığa taşımak…

Geçen yıl bu yapılabildi mi, böyle bir kitle oluşturulabildi mi, böyle bir anlayış üzerinde çalışma yapılabildi mi, diye şimdiden sorulmalı…

***

Ne diyorum biliyor musunuz?

Böyle ‘duyarlılıkları’ yerine getirmenin ön koşulunun ‘iç dinamikler’ olduğuna inanırım…

Katılımcıların, festival alanına geldiklerinde ilk ilgilerini çekecek olanlar ‘tanıdıklarıdır’, ‘bildikleridir’.

Adana’nın, bölgenin yanık bağrından çıkmış, yaşadığı dönemin acılarıyla buluşmuş, komşusunda olanı, Adana’nın sokaklarında yaşananları anlatmış sayısını bilmediğim, onlarca yazar-ozan var…

Tüm bunların yaşadığı, yazdıklarını bir araya getirmiş olabilseler bile, baskı bedelini karşılayamayacak durumda olan, baskısını karşılamış olsa da yapıtını okura ulaştıracak kanallar bulamayan, ya da zorlanan birçok tanıdığım var…

Adana’da yayınlanan gazetelerde, yazın dergilerinde Adana’nın bugün yaşanan sürecini ‘sanat diliyle’ anlatan, anlattıkları yapıt düzeyinde olan yazanlar var…

Daha da başa gideyim… Adana’nın üniversiteleri, bu üniversitelerde bir yandan öğrenimini görüp, bir yandan da yazınsal çalışmalardan kopmayan öğrenciler olduğu gibi, orta dereceli okullarında bile sanatsal yapıtlar verecek düzeyde olmasa bile önü açıldığında çok verimli çalışmalara imzalar atacak öğrenciler var…

Bunlar Adana’nın iç dinamikleri, Adana’nın özü, Adana’nın yaşamışı-yaşanmışı…

Festival öncesinde bunlar üzerine yapılacak çalışmalar, etkinliğin daha ‘verimli’ olmasının önünü açacağı kanısındayım…

Neden mi?

Yazın dünyası fotoroman, sinema, pop, top dünyasına benzemez. Okur yüzünü, gözünü hiç bilmediği yazarın romanının, şiirinin, öyküsünün içinde kendini bularak yaşatır. Bir İlhan Berk’i, bir Murathan Mungan’ı, bir Küçük İskender’i, bir Ataol Behramoğlu’nun fotoğrafını hiç görmemiş, iki kişiyle yan yana gelse tanımayacak birçok katılımcı gelecek festivale…

Oysa bu yazarların yapıtlarını bir kitapçıya girdiğinde aradığını ‘hep’ biliyoruz…

Ayrıca okur, onaltıncı yüzyıl düşünürü Montaigne’yi, ondokuzuncu yüzyılın kuduz aşısını bulan ünlü kimyageri Lui Pastör kimse fotoğrafını merak etmez, görse de tanımaz, ancak kitapçıda yapıtlarını gördüğünde sahiplenir, kendine tanıdık bulur.

***

Mart ayı sonunda üçüncüsü yapılacak olan Orhan Kemal Edebiyat Festivali’ni Adana’ya kazandıranlar, bu etkinlik için çaba harcayanlar gelecekte de ‘haklı’ olarak anılacaklar.

Geçen yıl gerilerde, mavi brandalı kitap stantlarında ağırlanan ‘bugünün Adana’da yaşayan Adanalı yazarları’; bu yıl daha özgün ağırlanabilir, yapıtlarının daha rahat tanınması için olanaklar sağlanır, harçlıklarıyla ayakta durdurulan sanat dernekleri desteklenir umarım…

Her ‘umuş’ emekle gerçekleşebilir çünkü…

Oktay EROL

22.02.2018 18:07:04

YAZARLAR


VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI

GÜNÜ FOTOĞRAFI:

RESMİ AÇILIŞISI HİSARCIKLIOĞLU YAPTI

CHP’DEN 23 NİSAN KUTLAMASI