ÖRTÜ ALTINDA TARIMSAL ÜRETİM
EKONOMİ 21.01.2018 11:12:01 0

ÖRTÜ ALTINDA TARIMSAL ÜRETİM

ÖRTÜ ALTINDA TARIMSAL ÜRETİM

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, örtü altının tarımda üretimi kesintisiz 365 güne çıkardığını bildirerek, “2007 yılında 5 milyon ton olan örtü altı üretim 2016’da 7,2 milyon tona yaklaştı” dedi.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, Türkiye’de örtü altı yetiştiriciliğinin, ekolojik koşulların kısmen veya tamamen kontrol altına alınarak ürünlerin yetişme döneminin uzatılmasına ya da mevsimleri dışında yetiştirilmesine olanak sağladığını belirtti. Şemsi Bayraktar, birim alandan yüksek verim alınabilmesi, küçük alanların ekonomik olarak daha iyi değerlendirilmesini mümkün kılması, istihdama olan katkısı, yıl içinde düzenli bir işgücü kullanımı sağlaması, diğer sektörlerdeki gelişmeye olan katkıları nedeniyle önemli bir üretim kolu olduğunu bildirdi.
Örtü altı yetiştiriciliğinin 1940’lı yıllarda Antalya’da kurulan seralarla başladığı bilgisini veren Bayraktar, şunları kaydetti:
“Seracılık 1960’lı yıllardan itibaren plastiğin örtü malzemesi olarak kullanılmaya başlanmasıyla hızlı bir gelişme dönemine girdi. 1960’da 15 bin dekarı biraz üzerinde olan örtü altı tarım alanı, 1985’te yaklaşık 200 bin dekara, 2007’de 494 bin dekara, 2016’da 692 bin dekara ulaşmıştır. 2007’de 5 milyonu çok az geçen üretim, 2016’da yüzde 41,8 artışla 7 milyon 165 bin tona ulaştı. Gerek alan gerek üretim artışında modern seraların kurulması, yayla seracılığının yaygınlaşması, tarımda teknoloji kullanımının yaygınlaşmaya başlaması, üzüm, kayısı, şeftali, erik gibi türlerin de örtü altında yetiştirilmeye başlanması etkili oldu.
İklim koşullarının uygun olması nedeniyle örtü altı yetiştiriciliği daha çok Akdeniz, Ege ve Marmara kıyı şeridinde yoğunlaşmıştır. Toplam 692 bin dekar örtü altı tarım alanının yüzde 38,8’i Antalya ilimizde bulunmaktadır. Antalya’yı yüzde 24,2 ile Mersin, yüzde 15,5 ile Adana izlemektedir. Toplam örtü altı tarım alanının yüzde 78,5’i bu üç ilimize aittir.
Toplam örtü altı yetiştiriciliği yapılan alanın yüzde 11,6’sında cam sera, yüzde 47,5’inde plastik sera, yüzde 24,6’sında alçak tünel, yüzde 16,3’ünde ise yüksek tünel şeklindedir.”
Örtü altında yetiştirilen ürünün yüzde 94,1’ini sebzelerin, yüzde 5,9’unu meyvelerin oluşturduğunu belirten Bayraktar, şu bilgileri verdi:
“35 tür, çeşit sebzenin yetiştirildiği örtü altında 6 milyon 743 bin ton sebze, 422 bin ton meyve üretilmiştir. Sebze üretimin yüzde 53,6’sını domates, yüzde 16’sını hıyar, yüzde 10,4’ünü karpuz, yüzde 8,9’unu biber, yüzde 4,3’ünü de patlıcan oluşturmaktadır. Meyve üretiminin ise yüzde 59,7’si muz, yüzde 39,8’ini çilektir. Ayrıca, üzüm, kayısı, erik ve şeftali üretimi de yapılmaktadır.
Üreticilerimiz ve ülke ekonomisi açısından örtü altı yetiştiriciliği önemli bir tarımsal faaliyet alanıdır. Bugün ülkemizde üretilen 8 milyon 581 bin ton sofralık domatesin yüzde 42,1’i, 1 milyon 812 bin ton hıyarın yüzde 59,5’i, 3 milyon 929 bin ton karpuzun yüzde 17,9’u, 2 milyon 458 bin ton biberin yüzde 24,5’i örtü altında üretilmektedir.”
Sektöre verilen teşviklerle üretimdeki artışın yanı sıra, kayıt altına alma ve izlenebilir bir üretim modeliyle kaliteli ve güvenilir ürünler elde edildiğini bildiren Bayraktar, “işletme ve yatırım desteklerinin yanı sıra, örtü altında iyi tarım uygulamaları, biyolojik ve biyoteknolojik mücadelenin desteklenmesi, bombus arası desteği gibi verilen teşvikler ile bugün örtü altı tarımı ülkemizde önemli bir yere gelmiştir” dedi.
Bayraktar, örtü altı yetiştiriciliğinin ülkemiz ve üreticilerimize olan katkısının daha da artırılabilmesi bakımından yapılması gerekenleri ise şöyle sıraladı:
“Maliyetler düşürülerek işletmelerin rekabet gücü artırılmalıdır.
Her ne kadar Hazine ve 2/B arazilerinin satışıyla ilgili mevzuat çıkmış olsa da hala mülkiyet sorunu devam etmektedir. Mülkiyet sorunu nedeniyle Örtü Altı Kayıt Sistemine kayıt yaptıramayan üreticilerimiz, desteklerden yararlanamamaktadır. Mülkiyet sorunu çözülmelidir.
Aile tipi küçük işletmelerin yaygınlığı nedeniyle, üretici serasına gereken yatırımı yapamamaktadır. Teknik şatların sağlanamaması üreticilerimizin tarım sigortası yaptırmasına da engel teşkil etmektedir. Her ne kadar Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerince düşük faizli işletme ve yatırım kredisi kullandırılsa da işletmelerin yenilenmesinde ve modernizasyonunda arzu edilen seviyeye gelinememiştir. Mevcut seraların modernizasyonunun sağlanması için üreticiler daha fazla desteklenmelidir.
Özellikle son yıllarda örtü altı yetiştiriciliğim yoğun olarak yapıldığı Antalya ve Mersin illerimizde arka arkaya yaşanan fırtına, sel, dolu gibi doğal afetler üretimi daha da zor bir hale getirmiştir. Üreticilerimizin uğradığı kaybın telafi edilebilmesi bakımından seracılıkta sigortalanma oranının artırılması için gerekli tedbirler alınmalıdır.
Ülkemiz örtü altı yetiştiriciliği iklim koşulları, mevcut pazarlara olan yakınlığımız, jeotermal enerji potansiyelimiz gibi önemli imkanlara sahiptir. Bu imkanların eğitim, yayım ve denetim faaliyetleriyle birleştirilmesiyle, gıda güvenliği ve izlenebilirliğin sağlanmasına yönelik üretim sistemleri ve tarım teknolojileriyle, entegrasyonunun artırılmasıyla potansiyel değerlendirilmelidir.


YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°