ÖZAN ARİF ÖLDÜ

ÖZAN ARİF ÖLDÜ






Seveni de vardı
sevmeyeni de. Aynı ideolojide olanlar göklere çıkardı; muhalifleri yerden yere
vurdu. İnsandı, hepimiz gibi hata yapma ihtimali ve hata yapma hakkı vardı. Ben
onu yargılayanlardan değilim. Hiç kimsenin de böyle bir hakkı olduğuna
inanmıyorum.





Eminim, “Hadi canım
sen de…. Biraz da abartmış…Her şeye inanma, yalan söylüyor,” diyenler de
olacaktır. Ama ben işin siyasi, politik, magazin tarafında değilim ki. Ne
olursa olsun yaşanmışlara insan olarak bakmaktan kendimi alamıyorum. Bir insan
olarak da,  aşağıdaki şiiri okuyunca, şu
soruları sorma hakkını kendimde buluyorum.





  • Hangi suç, bir insanın
    böyle sorgulanmasına gerekçe olabilir?
  • Bu bir sorgulama mı
    yoksa sadist bir ruhun, ya da ruhların intikamı mıdır?
  • Sorgulama doğruyu
    bulmak için yapılır; böyle bir sorgulamanın amacı doğruyu bulmak olabilir mi?
  • Sorgulayanlara bu
    taktikleri veren güç nedir; emre rağmen bu uygulamaları yapanlar sorgulama
    sırasında ve sonunda nasıl bir ruh hali içinde olabilir?




VE





  • BU SORGULAMAYI
    YAPANLAR İNSAN MIDIR?




Hakim bey...Hakim bey.. bütün dünyamı,

Yıkarak yaptılar benim sorgumu.

C-5 denen yere gözleri bağlı,

Tıkarak yaptılar benim sorgumu.





Savcının ağzından şu okunanlar

Benim suçum değil hep yalan bunlar!

Dövdüler hakim bey, ağzımdan kanlar,

Akarak yaptılar benim sorgumu.





Düştüm ki bir sürü moskof piçine

Biri de demedi bunun suçu ne?

Tabancayı ta ağzımın içine,

Sokarak yaptılar benim sorgumu.





Döve döve işettiler altıma

Bayıldıkça sarıldılar hortuma

Islatıp ıslatıp tekrar sırtıma

Çıkarak yaptılar benim sorgumu





Kimi vurdu, kimi baktı seyrime

Cop izleri oluk oldu böğrüme,

Sigaranın ateşiyle bağrıma,

Çökerek yaptılar benim sorgumu.





Kimi şarap içti, kimisi rakı,

Karma karış oldu her türlü koku.

Döverek pisletip ağzıma boku,

Dökerek yaptılar benim sorgumu.





Jileti vurdular ileri geri,

Dilim dilim oldu yarıldı deri,

Yarılan yere tuzu biberi

Ekerek yaptılar benim sorgumu.





Tırnağım söküldü kerpeten ile,

C-5 ler konuşsa gelse de dile,

Su diye yalvardım, hep güle güle,

Bakarak yaptılar benim sorgumu.





Şişe ile zorladılar gıçımı.

Tuzlu su verdiler yaktı içimi.

Derisinden kopanası saçımı,

Çekerek yaptılar benim sorgumu.





Allahsız-kitapsız sekiz on ayı,

Suçsuzum dedikçe vurdu sopayı,

Burnuma soktular tornavidayı

Bükerek yaptılar benim sorgumu.





Biri bu Soyer'de domuzun dölü!..

Sesinden tanıdım değilim deli.

Tenasül uzvuma ceryanlı teli

Takarak yaptılar benim sorgumu.





Hakim bey ,erkeklik kalmadı daha.

Ölem diye çok yalvardım Allah'a.

Avuç içlerimden tutup çarmıha,

Çakarak yaptılar benim sorgumu.





Babamı almaya eve gittiler

Anama avradıma neler ettiler

Çocuğumu boğazından tuttular

Sıkarak yaptılar benim sorgumu.





Yavrumu görünce çıldırdım dedim(!)

Ne derseniz kabul saldırdım dedim..

Atatürk'ü bile öldürdüm dedim.

Yakarak yaptılar benim sorgumu.





Ozan Arif anlatamaz kaygımı.

Yitirdim kanuna olan saygımı.

Velhasıl 'devlete güven' duygumu,

Sökerek yaptılar benim sorgumu.





KARAR SİZİN DOSTLAR…



25.04.2024 BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

İfral TURGUT

15.02.2019 19:55:39

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI

GÜNÜ FOTOĞRAFI:

RESMİ AÇILIŞISI HİSARCIKLIOĞLU YAPTI

CHP’DEN 23 NİSAN KUTLAMASI