ÖZEL OKUL ÖĞRETMENLERİNİN SORUNLARI TBMM’DE
SİYASET 26.04.2018 20:27:02 0

ÖZEL OKUL ÖĞRETMENLERİNİN SORUNLARI TBMM’DE

ÖZEL OKUL ÖĞRETMENLERİNİN SORUNLARI TBMM’DE

Devlete atanamayıp özel okullarda çalışmak zorunda kalan öğretmenlerin sesini TBMM gündemine taşıyan CHP Adana Milletvekili, TBMM İdare Amiri İbrahim Özdiş,”Özel okul öğretmenleri sömürü düzeninde çalışmak zorunda!” dedi.

Türkiye genelinde atanamayan öğretmenlerin durumu yıllardır kanayan yara haline gelmiş durumda. Devlette çalışma imkanı bulamayan öğretmenlik mezunu gençler özel okullarda öğretmenlik yapmak zorunda kalıyor ancak burada da karşılarına uzun ve esnek çalışma saatleri, 9-10 aylık sözleşmeler ve düşük ücretler çıkıyor. Kendisine iletilen bilgileri soru önergesi haline getiren CHP’li Özdiş “Geleceğin mimarı olan öğretmenlerimiz atanamayınca özel okullarda çalışmak zorunda kalıyor. Buradaki iş şartlarının MEB denetimine alınması gerekiyor.” diye konuştu.

DOĞUM YAPAN ÖZEL OKUL ÖĞRETMENİ ERTESİ YIL İŞSİZ KALIYOR!

Özel okulda çalışırken doğum yapan bir öğretmenin ertesi yıl sözleşmesinin yenilenmediğini ve işsiz kaldığını belirten CHP Adana Milletvekili İbrahim Özdiş’in önergesinde yer verdiği sorular şu şekilde;

  • Türkiye genelinde toplamda kaç özel okul bulunmaktadır? (İlk- orta,özel öğretim ve liseler dahil)

  • Türkiye genelinde bulunan özel okullarda kaç kişi öğretmen olarak görev yapmaktadır? (öğretmenlik diploması olmadığı halde müzik veya spor eğitimi veren lisanslı-sertifikalı kişiler dahil)

  • Özel okulların çalışma şartlarından dolayı mağdur olmuş ve konuyu Bakanlığınıza iletmiş toplamda kaç kişi bulunmaktadır? (yazılı olarak dilekçe göndermiş veya BİMER üzerinden başvuruda bulunmuş)

  • Özel okulların öğretmenlerle 9-10 aylık sözleşme yaptığı, böylelikle özel okul öğretmenlerinin yaz aylarını maaşsız ve güvencesiz geçirdiği ifade edilmektedir. Bu durumu düzeltici bir çalışma yapmayı planlıyor musunuz?

  • Özel okullarda öğretmen olarak çalışan kadınlar kanuni hakları olan doğum iznini kullandıklarında zaten yıllık olan sözleşmeleri diğer yıl yenilenmemekte, dolayısıyla yeni anne olmuş öğretmenler işsiz kalmaktadır. Bu konuda kadınlarımızı koruyucu bir girişimde bulunacak mısınız?

  • Özel okullarda çalışan kişilerin özlük haklarını düzeltici bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?

  • Özel okulların çalışan maaşlarının bir kısmını banka yoluyla bir kısmını da elden teslim ederek kanuni bir suç işledikleri de ifade edilmektedir. Bu konuda son 15 yıl içerisinde ne gibi girişimlerde bulunulmuştur?

  • Devlet okullarına atanama şansı bulamayıp özel okullarda çalışmak zorunda kalan kişilerin çalışma şartlarını düzenleyici bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?


YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°