Pamukta sıkıntı
EKONOMİ 20.08.2012 23:48:36 0

Pamukta sıkıntı

Pamukta sıkıntı

Adana(Ulus)--Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Türkiye’nin pamukta “net ithalatçı” konumuna gelmesinin sorumlusunun asla çiftçi olmadığını vurguladı. Bayraktar, “Pamuk maliyet unsurları çiftçinin belini bükmektedir. Bu nedenle, yurt içi ekim alanları, çoğunlukla mısır ve buğdaya kaymıştır. Sorun aslında, pamuğun dışarıda desteklenerek, çok daha ucuza mal edilip, hiçbir gümrük engeliyle karşılaşmadan Türkiye'ye girmesidir' değerlendirmesinde bulundu.

“Sorumlu bulunmak istenirse, Dünya Ticaret Örgütü'ne düşük tarifeyle bağlanıp yüksek indirim taahhüdünde bulunan, Avrupa Birliği (AB) ile imzalanan gümrük birliğine pamuğu, sanayi ürünü olarak sokan zamanın yöneticileri ve yüksek fiyatlı girdilerdir' diyen Bayraktar, şöyle devam etti:

Türkiye’nin ihracat gelirinin dörtte birini sağlayan tekstil ve konfeksiyon sektörünün temel girdisi durumundaki pamuğun üretimi için ülkemiz uygun doğal koşullara sahiptir. Pamuk verimi, son yıllarda sertifikalı tohum kullanımı, modern ekipman ve arazi ölçeklerinin büyümesinden dolayı yükseldi ve birçok üretici ülkeyi geride bıraktı. Ancak, devlet teşvikleriyle tekstil ve konfeksiyon üretim kapasitesi de yüksek boyutlara ulaştı. Bu yüksek kapasite nedeniyle pamuk üretimimiz, ülkemizin tekstil ve konfeksiyon kapasitesinin altında kaldı ve ithalat zorunlu hale geldi.”

Türkiye’nin en fazla 988 bin tona kadar çıkan pamuk üretimi olduğu, pamuk üretim değerinin 2011 yılında 4 milyar lirayı bulduğu bilgisini veren Bayraktar,  “Türkiye'nin lif pamuk ihtiyacı 1,5 milyon tondur. Bu nedenle yıllık en az 500 bin tonluk bir açık ortaya çıkmaktadır. Bu miktar ithal edilmek durumundadır. “dedi

Son 4 yıla bakıldığında, Türkiye’nin pamuk ithalatını yüzde 49 ile yüzde 70 arasında değişen oranında önemli bir bölümünü ABD'den yaptığını belirten Bayraktar, bu ülkeyi toplamda Yunanistan'ın takip ettiğini, Türkmenistan'ın Türkiye'ye en fazla pamuk ihraç eden 3. ülke konumunda olduğunu bildirdi. Pamuk maliyeti yüksek

Bayraktar, ABD'deki yüksek üretim ve ihracatın, bu ülkenin üretim maliyeti düşüklüğünden ve desteklerin fazla olmasından kaynaklandığının altını çizen Bayraktar, açıklamasına şöyle devam etti:

“2010 rakamlarına göre üretim maliyetlerine baktığımızda, ABD’de kütlü pamuk maliyeti, Türkiye'deki maliyetin üçte ikisinde kalıyor. Daha da önemlisi, rekabet açısından önemli bir gösterge olan değişen işletme masraflarının büyüklüğü, Türkiye’de pamuk üretiminde ABD'ye göre 3,5 kat fazladır. ABD’de üretim maliyetlerinin düşüklüğünün yanı sıra pamuk üretimi oldukça yüksek oranda desteklenmektedir. Ürettiğinden çok az pamuk kullanan ABD, ithalatta diğer ülkelerin ithalatçılarına uygun krediler de temin ederek ve ihracatta kendi çiftçisine ihracat destekleri sağlayarak pamuğunu satmaktadır. Bütün bu destekler, taşıma masraflarının etkisini de en aza indirerek pamuk ihracatını kolaylaştırmaktadır. “

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°