RESSAM BALABAN ŞAİR BABA'SINA KAVUŞTU

RESSAM BALABAN ŞAİR BABA'SINA KAVUŞTU

İbrahim, Balaban’ın 1949 yılında yaptığı bahar tablosu için Nazım’ın yazdığı şiiri…
İşte seyreyle gözüm,
hünerini Balaban’ın.
İşte şafak vakti, Mayıs
ayındayız.
İşte aydınlık:
akıllı, cesur,
taze, diri, insafsız.
İşte bulut:
Kaymak gibi lüle
lüle.


RESİM YETENEĞİ NAZIM’LA ORTAYA ÇIKTI
Cezaevindeyken önce babası Hasan Çavuş cinayete kurban gitti. Sonra doğumda karısını kaybetti. Bu acılarla cezasını çekiyordu.
Derken Nâzım Hikmet ile tanıştı. Onun desteği ve ilgisi sayesinde resim yeteneği ortaya çıktı ve gelişti. Nâzım Hikmet, Orhan Kemal’i hikâyeci, Balaban’ı ise ressam olarak yetiştirdi.
Orhan Kemal yazdığı şiirleri Nazım’a göstererek övgü beklerken, Nazım şiirleri okumadan cart cart yırtıp attı. Orhan Kemal’e ‘’Sen Türkiye’nin en büyük hikaye ve roman yazarı olacaksın’’ Dedi. Orhan Kemal büyük romancı oldu.
İbrahim Balaban cezaevinde resmin yanı sıra Nazım’dan felsefe, sosyoloji, ekonomi-politik konularında pratik bilgiler edindi. Bu bilgileri Nazım’la hapishane voltalarında öğrendi.
Nazımla yedi yıl süren hapis hayatını daha sonra yazdığı ‘’Şair Baba ve Damdakiler’’ adlı kitabında anlattı.

Nâzım da onun “Bahar” adlı tablosundan etkilenerek “İbrahim Balaban’ın Bahar Tablosu Üstüne” adlı şiiri yazdı. Balaban’ın “Mapushane Kapısı” ve “Harman’’ tabloları için de birer şiir yazdı.
Bir köylü çocuğunun hapishaneden geçen serüveni onu dünyaca ünlü bir ressam yapabiliyor.
Kendisi gibi oğlu Hasan Nazım Balaban da ressamdır.
RESİM SERGİLERİ
İbrahim Balaban 1950 yılında Demokrat Parti’nin çıkarttığı Af Yasası ile özgürlüğüne kavuşuyor. Hapislik nedeniyle yapamadığı askerliğini yağmak için başvuruda bulunuyor ve askere gidiyor.
İlk sergisini 1953 yılında Fransız Kültür Merkezi’nde açıyor. Sergiye ellinin üzerinde tablo ile katıldı. Sanatının alt yapısı için Anadolu açık hava müzesini geziyor. Hitit kabartmalarını, bereket tanrılarını, Anadolu’nun coğrafyasını ve insanını, kültürünü tanıyarak sanatının harcına karmak için dolaşıyor.
Balaban’ın sanatının gelişimini en iyi edebiyat eleştirmeni Alpay Kabacalı’dan alıntı yaparak devam edelim: ‘’…1959. Sonradan sanatını dönemlere ayırıyor. “Birinci Dönem”, “İkinci Dönem” gibi... Ya da “Nakışsı Dönem”, “Oyuncaksı Dönem” vb...

on yıllarda belirli temalar üzerinde çalışıyor Balaban. “Erenler- Evliyalar”, “Bereket Anaları” konulu sergiler açtı. Şimdi de “Geçmişimizin Masala Duruşu” nu işliyor. Geleceğe yönelik tasarıları da var: Bundan sonra “Yaşama Kavgası”nı, “İnsanların Yarışı”nı, “Hayvanların Tokuşu” nu çizip boyayacak.’’ (Alpay Kabacalı, Cumhuriyet Gazetesi, 31 Temmuz 1989).
Son olarak kendisi sanatının geldiği noktayı şöyle açıklıyor: ‘’ Dış ülkelere gittim, benim ayarımda ressam yok. Çünkü aynı inançla, aynı öfkeyle, aynı bilgiyle yapmıyorlar. Etimden budumdan, kanımdan getirerek, bir nevi kanımla işler gibi işliyorum bu tabloları. Üç ana bilimin üstüne oturttum, yürütüyorum ben bu sanatı.’’
Işıklar içinde uyu Şair Baba’nın usta ressamı…


Sabri ARPAÇ

11.06.2019 01:46:56

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI

GÜNÜ FOTOĞRAFI:

RESMİ AÇILIŞISI HİSARCIKLIOĞLU YAPTI

CHP’DEN 23 NİSAN KUTLAMASI