RUSYA NE İSTİYOR?
Manşet Haber 15.09.2016 20:01:59 0

RUSYA NE İSTİYOR?

RUSYA NE İSTİYOR?

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümer, yaş sebze-meyve üreticisinin Rusya’nın uyguladığı tedbirler nedeniyle tam anlamıyla bir çıkmaza sürüklendiğini vurguladı.
Çukurovalı üreticinin Rus uçağının düşürülmesinin ardından bu ülkenin 1 Ocak 2016 tarihinden itibaren birçok tarım ürününe yasak getirmesi nedeniyle ihracatta büyük sorun yaşadığını, karşılıklı iyi niyet görüşmelerine rağmen bu sorunun giderilmediğini dile getiren Tümer, “Rusya, 1 Ocak’tan itibaren Türkiye’den domates, soğan, arpacık soğanı, karnabahar, brokoli, salatalık, portakal, mandalina ve diğer turunçgil meyveleri, elma, üzüm, armut, şeftali, kayısı, erik, çilek ve karanfil alımını durdurdu. Geçtiğimiz günlerde iki ülkenin karşılıklı iyi niyet açıklamalarına rağmen bu yasakların kalkmadığını görüyoruz. Yaş sebze-meyve ve özellikle narenciye üreticisi ihracat gerçekleştiremezse ülkemizde ve Çukurova’da büyük hüsran yaşanır” dedi.
“ACİLEN DURUM DEĞERLENDİRİLMELİ ”
Hükümetin bu konuya acilen eğilmesi gereğine işaret eden Tümer, Rusya Federal Veteriner ve Bitki Sağlığı Gözetim Servisi (Rosselhoznadzor) Başkan Yardımcısı Vasiliy Lavrovski’nin Türkiye’nin Rus piyasasına ürün gönderecek işletmeler ve depolardaki kural ihlallerini yok etmesi gerektiğini bildirdiğini hatırlattı.
Rus temsilcilerinin Rus piyasasına ürün gönderecek Türk işletmeleri ve depoları denetlemek üzere Türkiye’ye geldiğini, bu denetimin ardından Lavrovski’nin Türk işletmelerinin ve ilgili bakanlıkların ilk olarak bitkisel ürünlerin kalitesinden dolayı endişe duymaları gerektiğini açıkladığını belirten Tümer, Rus temsilcilerin bahsettiği ihlallerin neler olduğunun kamuoyunca bilinmesi gerektiğini vurguladı. Türk ürünlerinin Rus piyasasına gönderilmesinin bu ihlallerin ortadan kaldırılmasıyla mümkün olacağının bildirildiğini vurgulayan Tümer, “Üreticilerimizden ve ihracatçılarımızdan edindiğimiz bilgilerin yanı sıra yerinde gördüğümüz işletmelerimizin Rusya’nın ithalat gerçekleştirdiği diğer ülkelerden herhangi bir eksiği yok. Ürün kalitemiz dünyada parmakla gösterilecek düzeyde ve paketleme tesislerimiz de son derece steril durumdayken, açıklamaları yetersiz bulmamıza rağmen Rus yetkililerin bahsettiği kriterlerin kısa süre içerisinde hayata geçirilebileceğine inanıyorum. Hükümet yetkililerinin ve tarım paydaşlarının acilen bir araya gelerek durumu gözden geçirmesi gerekiyor” diye konuştu.
“KENDİ ÇIKARLARIMIZI DÜŞÜNMELİYİZ”
Yaş sebze-meyvenin yüzde 70’ine yakınını Rusya’ya ihraç eden Türkiye’nin eksikliklerini gidermesi için acil önlem paketi hazırlamasının önemine işaret eden Tümer, Rusya’nın kendi çıkarlarına göre hareket ettiğini anımsatarak, “Türkiye, 2015 yılının 11 ayında Rusya’ya 704.6 milyon dolarlık meyve-sebze ihracatı gerçekleştirdi. Nasıl ki Rusya kendi çıkarlarına göre hareket ediyorsa bizim de ülkemizin ve çiftçimizin, ihracatçımızın, çocuklarımızın geleceğini, çıkarlarını düşünerek hareket etmek zorundayız. İhracatın önünün açılması için varsa eksiklerimizi derhal gidermemiz gerekiyor. Aksi halde ürünlerin tamamı dalında kalacak. Dolayısıyla ülkemiz ve Çukurova ekonomisi telafisi imkansız sonuçlarla karşı karşıya kalacak” ifadelerini kullandı.

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°