Sağlıkta her şey paralı, vatandaştan 14 farklı ücret alınıyor
Manşet Haber 24.10.2012 03:33:36 0

Sağlıkta her şey paralı, vatandaştan 14 farklı ücret alınıyor

Sağlıkta her şey paralı, vatandaştan 14 farklı ücret alınıyor


KESK’e bağlı Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Adana Şube Başkanı Muzaffer Yüksel, sağlıktaki özelleştirmelerden hem halkın hem de sağlık çalışanlarının olumsuz etkilendiğini bildirdi.
Sağlıktaki özelleştirmelerin halkın cebine olumsuz olarak yansıdığını kaydeden Yüksel, sağlık çalışanlarının da çalışma koşulları nedeniyle sıkıntılar yaşadığını anlattı. Bir yurttaşın sağlık hizmetlerinden yararlanabilmek için 14 farklı ücret ödediğini belirten Yüksel, koruyucu olduğu savunulan sağlık hizmetlerinin ise tedaviye yönelik olduğunun altını çizerek bunun sağlıktaki açığın büyümesine neden olduğunu aktardı. Kamu Hastane Birlikleri yasasıyla birlikte sağlığın özelleştirilmesinin son adımının atılacağını belirtti.

SAĞLIKTAKİ ÜCRET HİSSEDİLMEYE BAŞLANDI
Sağlık alanındaki özelleştirmeleri Günaydın Adana Gazetesi'nden Vural Köse'ye değerlendiren Muzaffer Yüksel, sağlık hizmetlerinin sunumunda iyi şeyler de yapıldığına dikkati çekti. Sağlık alanında yapılan düzenlemeleri anımsatan Yüksel, aradan geçen zamanda yurttaşların sağlıktaki ücreti hissetmeye başladığını vurguladı. Vatandaşın reçete parası, ilaç yüzdesi, eşdeğer ilaç, muayene ücreti, muayene katkı payı, randevu ücreti gibi farklı 14 kalem ücretle karşı karşıya olduğunu ifade eden Yüksel, “Bir vatandaşın doktora muayene olup çıkması ortalama 45 liraya tekabül ediyor” dedi.

ACİL SERVİSLERDE ARTIK ÜCRETLİ
Acil servislerin de ücretli olmaya başladığını anımsatan Yüksel, acillerde “sarı, yeşil, kırmızı” diye bir sınıflandırma yapıldığını şöyle anlattı: “Kırmızıda vatandaş kalp enfarktüsü geçirecek, kafası gözü dağılacak, bir yerinden kan akacak. Bu sağlık sorunları ücretsiz. Diğer taraftan da bir saat sonra bir şey olmadığı anlaşıldı deyip evine gönderilen vatandaş sanıyor ki ‘ilaçları aldım ve ücret ödemeyeceğim’ ama bir kaşe basılıyor hepsi ücretli oluyor. Bunun gerekçesi de insanlar gündüz polikliniklere gelmek yerine hep acile geliyorlar diyerek bunun önüne geçmek. O zaman gündüzü ücretsiz yapsınlar.”

ÇALIŞANLAR ŞİDDET GÖRÜYOR
Sağlık alanındaki en büyük rahatsızlığın ücretler, ikincisinin de personel sorunları olduğunu dile getiren Yüksel, sağlık çalışanlarının Başbakan ve Sağlık Bakanı’nın sözleri nedeniyle zaman zaman şiddete maruz kaldığını öne sürdü. Yüksel, “Başbakan ve sağlık bakanı çıkıp, “Benim vatandaşıma bakmakla mecbursun” deyince insanlar zaten peşin geliyor. “Şurada dur senin tahlilini yazdıracağım” derse dayağı yiyor. Bir de fazladan tahliller filmler isteniyor.
Çünkü en ufak bir şikâyet olduğunda vatandaş haklı personel haksız oluyor. Personel de haklı olarak kendini garantiye alıyor. Mahkemeye çıktığı zaman tahlil, film istedin mi diye soracakları için peşin peşin istiyor. İcap ederse başı ağrıyana ayak filmi bile istenebiliyor” diye konuştu.

AÇIK VATANDAŞIN CEBİNDEN KAPATILIYOR
Bugüne kadar sağlıkta bir vatandaş memnuniyetinin olduğunu ancak sistemin artık zarar etmeye başladığını ifade eden Muzaffer Yüksel, sosyal güvenlikteki zararın 25 milyar lira civarında olduğuna dikkati çekerek bu açığın kapatılması için farklı adlar altında ücretler alındığını söyledi. Yüksel, aile hekimliğinde ödenen 3 TL’lik reçete ücretiyle aile hekimliği uygulamasındaki doktorların ve sağlık memurlarının maaşının çıkarıldığının altını çizerek, alınan ücretlerin boyutuna dikkati çekti

KAMU HASTANE BİRLİKLERİ YASASI
Sağlıkta dönüşümün son halkası olarak görülen Kamu Hastane Birlikleri Yasası’nın da önce sağlık çalışanlarını sonra da vatandaşı etkileyeceğini anlatan Yüksel, yasa kapsamında 86 Kamu Hastane Birliği Sekreteri atandığını söyledi. Adana eski İl Sağlık Müdürü Serdar Mercan’ın Ankara’ya, yine eski İl Sağlık Müdürü Çağlar Çatak’ın Gaziantep’e, Sağlık Müdür muavinlerinden Emrehan Yardan’ın Niğde’ye atandığını dile getiren Yüksel, Adana’ya da Antalya’dan Kemal Kiraz’ın atandığını belirtti.

GÜVENCESİZ, KURALSIZ, ESNEK ÇALIŞMA GELİYOR
Ayrıca sekreterliğe bağlı bir hastane yöneticisi ve ona bağlı bir başhekim, biri sağlık işleriyle ilgili başhemşire, biri de mali işleriyle ilgili müdür olacağını aktaran Yüksel, sekreterlerin görevli oldukları ilde hastaneleri, ağız ve diş sağlığı merkezlerini kurmak, işletmek, birleştirmek, ayırmak ve kapatmakla görevli olacaklarını ifade etti. Uygulamayla çalışanların kadroludan sözleşmeli personel statüsüne geçirileceğini, güvencesiz, kuralsız ve esnek çalışmanın getirileceğini savunan Yüksel, hastanelerin de A, B, C, D ve E olarak sınıflandırılacağını kaydetti.

HERŞEY ÖZELLEŞTİRMEK İÇİN
Yüksel, “Parası olan A hastanesine gidebilecek, parası olmayan da D hastanelerinde tedavi görecek. Hastaneler özellerle rekabet etmenin koşullarını yerine getirecek. Hizmet satın alımı yoluyla kadrolu sayısının azaltılması, verisiz olarak değerlendirilen yerlerin kapatılması, bireysel ve kurumsal performansla değerlendirme yapılması, sözleşme, ücret düzenlemesi yapılması gibi uygulamalar da beraberinde gelecek. İş ve ücret güvencesi kaldırılarak taşeronlaşma artırılıyor ve her şey özelleştirmek için hazırlanıyor” şeklinde konuştu.

YABANCI DOKTOR VE HEMŞİRE
Ucuz emek için yabancı doktor ve hemşirelerin çalışmasının da önünün açılacağını ileri süren Yüksel, üniversite hastanelerinin de birliğe dahil edilmesi için çalışma yapıldığını vurgulayarak şöyle konuştu: “Sağlıkta artık devlet hizmet sunumundan çekilip özele bırakıyor. Kamu hastanelerinin özelleştirilmesinin yollarını arıyor. Özellerin kamu hastanelerinde çalışanların maaşını devlet ödüyor, rekabet edemiyoruz şikayetleri de bu yasayla ortadan kalkacak. Çünkü hastaneler kendi gelirleriyle ayakta durmak zorunda kalacak.”

BİRLİK SEKRETERİ 500 MİLYONA HÜKMEDECEK
Birlik sekreterlerinin yaklaşık 500 milyon liraya hükmedeceğine dikkati çeken Yüksel, hastanelerdeki taşeron firma kadrolarındaki personelin sekiz saatten fazla çalıştıklarını anlattı. Bu kişilerin emir komuta zincirine tam anlamıyla uymak zorunda olduğunun altını çizen Yüksel, bu kişilerin çoğunluğunun da asgari ücretle çalıştığını belirterek, “Bu çalışanlar belli bir kıstastan geçmediği ve sağlık yönünden eğitim konusunda eksikler. Ayrıca amirinin dediğini de yapmak zorundalar. Firmaların ismi var ama siyasi iktidar partilerinin yönlendirdiği insanlar çalışıyor. İşten çıkarıldığı zaman firma, alındığı zaman siyasi iktidar. Diğer taraftan aşırı bir angarya ve eğitimsizlik. İş güvencesi, ücret güvencesi yok. Yemeği içmesi de ona göre. Herkes şikayetçi ama bir tek idareciler şikayetçi değil. Onlar da istedikleri bilgileri alıyor onlardan” dedi.

YENİ ACİL SERVİS DÖNER SERMAYEDEN Mİ KARŞILANDI?
Yeni Numune Hastanesi’nin acil servisinin geçtiğimiz günlerde açıldığını anımsatan Yüksel, hastanede sağlık çalışanlarının iki aydır döner sermayeden düşük ücret aldığını belirterek, “Acaba acil servisin masraflarını döner sermaye mi karşıladı. Yazık değil mi doktora da hemşireye de teknisyene de…” diye konuştu.

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

35.8° / 20.3°