SAHİBİNDEN SATILIK KENT MEYDANI-1

SAHİBİNDEN SATILIK KENT MEYDANI-1

Toplum olarak tarihle ilgilenmediğimiz, ilgi duymadığımız, merak etmediğimiz, bilmediğimiz bir gerçek. Günlük yaşantımızda okuma diye bir alışkanlığımız olmadığı, okumadığımız için de hem bizi yönetenlerin, hem de toplumun büyük çoğunluğunun hafızası geçmişle kopuktur, limitlerimiz yaşamın son 5-10 yılını geçmez.

Balık hafızası dediğimiz şey bir yerde insana ait bir kavram gibi de duruyor. Balığa da fazlaca haksızlık etmiyelim.İnsan hafızasıda, balık hafızasından üstün değil anladığımız kadarıyla.

Uzun zamandır, ve sosyalist SSCB’nin dağılmasının ardından, sol’un kendisine yeni bir argüman yaratma çabası, yeni angajmanlar oluşturma çabası sonuçsuz kalmıştı. Ta ki Gezi Parkı eylemlerine kadar.

Tıpkı 68 çiçek çocukları gibi, cinsel özgürlük diye başlayıp, dünyada var olan siyasal iklime etki etmesi gibi. Birileri direnip, mücadele verip, ölürken, birileri ölenlerin vasiyetininden nemalanır, çoğu kere şahsi menfaatlerine yani boşa, bazen de bedel verenlerin anısına sadık kalarak mücadele daha da büyütülür. Hayatın içinde var bu, vefa, vefasızlık, ihanet gibi, anladık diyelim de, ama kabul edebildik mi bunu? Ölenleri şehit saymak, veya ölenleri unutulmaz saymak, içimizde yaşatmak ölenleri mutlu eder mi? Ölenlerin amaçları sağlanmazsa, hedefe ulaşılmazsa, ölen öldüğüyle kalmaz mı? Geride kalanların sadece anması yeter mi?

Gezi’de aslında apolitik olduğunu sandığımız ama aslında biz büyüklerinden daha yetenekli ve cesur milyonlarca genç insanın, doğal, samimi ve gerçek yaşamsal politik tepkileri o kadar etkiledi ki dünyamızı, bizi bir nebze de olsa kendimize getirdi. Ama sadece bir nebze! Bu tepkinin bakiyesi o kadar fazla oldu ki, profesyonel siyasetçiler tam olarak ne olduğunu anlamadılar, nakavt olmuş boksör şaşkınlığında öyelce bakakaldılar! Şaşırttı hayat bir kez daha, “ben bilirimcileri”.

Tabi uyanık siyasetçinin çoğu kere birşeyi anlaması gerekmiyor. O hayatını genelde, bilindik metodları kopyalayarak, önce ki yaşamış insanların, devrimcilerin yaşamlarını, kendi yaşamı gibi anlatarak, kıyafetini, şapkasını kopyalayarak çok rahat ticaretini, pardon siyasetini sürdürebiliyor. Profesyonel siyasetçi hayatını tamamen ilkeler üzerine kurgulamaz, günlük çıkarlar üzerine ve pragmatik kurgular. Basit ve anlaşılır yaşar. Hedefleri kısa ve özdür, kısaca “kendisidir” bütün ideali. İşte bu uyanık mı demeli, profesyonel siyaset bezirganları mı demeli derhal Gezi’den nemalanmanın yolu buldular. Önlerine gelen yere “Gezi Parkı” tabelası koymakta, oraya buraya meydan yapalım, fikrine çabucak buldular. “hani benim gençliğim” diyen Ahmet’e “işte bizim gençliğimiz” deyip, sahiplenmekte geç kalmadılar elbette. Bütün uyanık, profesyonel siyasetçiler balıklama atladı bu “babadan kalmış tarla” gibi gençlerin temiz bakiyesinin üzerine.

Park ve meydan kelimesi, yeşil, çevre, ağaç ve direniş kelimesi girdi hayatımıza.

Bu kavramlar Türk siyasetinde var, gerçek, milyonlarca genç insanın canı pahasına yarattığı, var ettiği, ve de Türk siyasetine kazandırdığı kelimeler. Öyle salonlarda, basın açıklamalarında, panellerde, –mış’ gibi yapılan politik söylem ve tavırlarla sağlanmış değiller.

***



Siyaset, hayattan, ve de insanlıktan, kültürden bağımsız değil elbette.

Bunu bilmesine biliyoruz ama, derdimizi anlatacak bir kör kuyu bulabilirsek ne mutlu bize. Zira bizler ne İsa’ya, ne de Musa’ya yaranabilme yeteğine sahip değiliz, her klasik siyasetçi gibi, dört ayak üzerine düşen kedi olamadık hiç bir zaman, her devrin adamı hiç olmadık, olamadık, hiç de tevessül etmedik böylesi şaklabanlıklara.

Sadece yol yürüdüğümüz arkadaşlarımızı, dostlarımızı doğru seçememek gibi bir beceriklisizliğe, veya iyi niyete sahip olduk.

Beceriksizlik dersek de pusulamız doğruluk olunca, kaçınılmaz birşey, herkesin pusulasının şaştığı bir yerde.

***

Bugünler de bu şehir de birileri, birbirlerine nispet yaparcasına, ve hatta bizlere nispet yaparcasına “meydan” yapmaktan bahsediyorlar. Nerede, nasıl, ne için olduğundan bağımsız, meydan yapmak sanıyorum 2013 sonrası Türkiye’sinde popüler birşey onu anladım.

Meydan kavramı üzerine, sanırım yarım saat konuşamayacak olup da meydan yapma heveslisi olmak ne ile izah edilebilir. Kent bilinci, tarih, kültür bilinci dersek abartmış oluruz illa ki. Peki ne? İnşaat olabilir mi? Sahi şu Almanya’nın 1800’lerden kalma imar paftalarının hala geçerli olduğu, ama bizim illerde, her ay değişen imar planlarının bu meydan kelimesi ile bir ilgisi olabilirmi?

Bu ülke ihaleden başka yolsuzluk yapma metodunu keşfedeli çok oldu. Binlik, beşbinlik imar planlarını, düzenleme-iptal kelimelerini, verilen avm ruhsatlarını, alınan izinlerin, verilmeyen verilen ruhsatların ne kadar değerli olduğunu, yüzdeleri, meclis üyeliklerinin kıymetini öğreneli çok oldu. İmar demek, rant demek, karda yürüyüp izini belli etmemek demek, herşey yasal demek !

Aytaç Durak’ın hani kendisinin olmayıp da, eşinin üzerine olan arsaya, nasıl 4 emsal yoğunluk aldığını, avm izni verdiğini, birde ne kadar masumane anlattığını unutmadık.

Amaç bağcıyı mı dövmek üzüm mü yemek? Biz yıllardır bu ülkede “bal tutup da parmağını yalamayan” görmedik! Yazık, gerçek bu. Siyaset hep bu parmak üzerine işte, nereye gireceği, kimin yalayacağı belli oluyor da çoğu kere.

adanaulus

21.02.2018 17:44:13

YAZARLAR


ZEYDAN KARALAR: HİZMETTE SİYASİ AYRIM YOK

ENERJİSA’DAN "SEÇİM" AÇIKLAMASI

CHP İL BAŞKANI TANBUROĞLU: KAZANIYORUZ

ÇUKUROVA ÖDÜLÜ TYS BAŞKANI ÖZYALÇINER’E VERİLDİ

SEÇİME 3 GÜN KALA HATIRLADI!

“OMUZ OMUZA YÜRÜMEYE DEVAM EDECEĞİZ ”

“GAZETECİLER SEÇİM SONUÇLARINA ENGELSİZ ULAŞABİLMELİDİR”

KEREM ŞAHİN TMMOB ADANA İKK SEKRETERİ

DEM EŞBAŞKAN ADAYLARI: ADANA’DA İTTİFAK YOK DEM PARTİ VAR!

TÜRKEŞ: ADANALILAR HİZMETİN EN İYİSİNİ HAK EDİYOR

CUMHUR İTTİFAKI 5’İ BİR YERDE

TEMİZLİK TAKINTISI NEDİR? KİMLER DE GÖRÜLÜR?

İKLİM DOSTU KENTLER İÇİN YEREL YÖNETİM ADAYLARINA ÇAĞRI

OYA TEKİN SEYHAN İÇİN EN BÜYÜK HAYALİNİ AÇIKLADI

DIŞİŞLERİ BAKANI FİDAN: HALİL NACAR’IN YANINDAYIZ

TUİK: KRONIK HASTALIĞI OLAN 65+ YAŞTAKI KIŞILERIN ORANI %78, 7

İMO: ŞANTİYELERDE, MÜHENDİSLERE YÖNELİK ŞİDDET SON BULSUN!