SANSÜR ZİHNİYETİ YAYILIYOR
Manşet Haber 15.04.2019 16:59:18 0

SANSÜR ZİHNİYETİ YAYILIYOR

SANSÜR ZİHNİYETİ YAYILIYOR






Çukurova
Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu adına açıklama yapan Başkan Cafer
Esendemir, 18-21 Nisan 2019 tarihleri arasında yapılacak olan ÇUKUROVA ROCK
FESTİVALİ’yle ilgili olarak organizasyon komitesi tarafından, basın
kuruluşlarına gönderilen ancak bir dizi yasağın yeraldığı bültendeki sansür
içeren zihniyeti kınadı.





Yapılan
açıklamada şu görüşlere yer verildi=





“Adana’da
son yıllarda geleneksel olarak düzenlenen ÇUKUROVA ROCK FESTİVALİ
yetkililerinin basına karşı dikte edici ve küçümseyici tavrı dikkat çekici
bulunmuştur. Basına davet içeren ancak gelinmemesi için çeşitli engeller
çıkartılan davet yazısı, ülkemizde basına karşı sansür zihniyetinin tehlikeli
boyutlarda süreklilik arz ettiğini ortaya koymaktadır.





Basına
ayar vermek, yapılacak haber ve yorumların yanı sıra çekilecek fotoğrafların
kategorize edilmesi,amiyane tabirle  talimat verir gibi davranılması,
çirkin olduğu kadar kınanması gereken kibirli davranışlardır.





Basının
tarafinızca organize edilen bir etkinliğe gelmesini istemiyorsanız, kendinizle
çelişip ne diye davet ediyorsunuz?





Haber
niteliği taşıyorsa gazeteci o haberi yapar, haberini yazarken de fotoğraf
çekerken de kimseden talimat almaz.





Çukurova
Rock Festivali organizasyon komitesinin; Basına yönelik kısıtlayıcı,
engelleyici, sansür niteliği taşıyan davranışını kınıyoruz.”



YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°