“SAVUNMASIZ YARGI OLMAZ, AVUKATSIZ ADALET OLMAZ.”
Manşet Haber 24.12.2018 22:04:06 0

“SAVUNMASIZ YARGI OLMAZ, AVUKATSIZ ADALET OLMAZ.”

“SAVUNMASIZ YARGI OLMAZ, AVUKATSIZ ADALET OLMAZ.”






İzmir
Barosunun ev sahipliğinde yargıyı, adliye ve emniyet binalarını, mahkemeleri,
adaleti, şeffaflığı ve avukatların sorunlarını tespit ile çözüm yollarını
ortaya koyabilmek için düzenlenen “Biz Olmadan Olmaz” başlıklı çalıştaya Adana
Baro Başkanı Av. Veli Küçük ve Baro Başkan Yardımcısı Av. Sabahattin Gümüş
katıldı. 





İlk
gün gruplar ve farklı başlıkların konuşulduğu masa toplantıları şeklinde
başlayan çalıştay ikinci günde baro başkanları ve temsilcilerin katıldığı
toplantı ile devam etti.





Baro
Başkanı Av. Veli Küçük, 33 baronun katıldığı Çalıştay’da yaptığı konuşmada,
ülkemizin yönetsel anlamda kuvvetler ayrılığına dayalı parlamenter sistemi yok
ederek, halk iradesinin tecelli noktası TBMM’nin devre dışı bırakıldığı, tek
adam rejiminin hakim olduğu bu günlerde hukukun üstünlüğüne, yargı bağımsızlığına
be demokrasiye daha fazla ihtiyaç duyulduğunu ifade etti.









Baro
Başkanı Av. Veli Küçük, şu değerlendirmede bulundu:





 “Mesleki
sorunlarımız, bu günlerde emniyet binalarından avukatların duyarlı kapıdan
geçmeyi dayattığı, avukatları olağan şüpheli olarak gördüğü süreçte
artmaktadır. Adana’da son bir ayda başlayan bu hukuksuz uygulama karşısında
emniyetten gelen müdafii taleplerini kabul etmiyoruz ve emniyet yetkilileri
hakkında suç duyurusunda bulunduk, Bu hukuksuzluğa TBB’nin ve tüm baroların
tepki koyması gereklidir. İnsan hakkı ihlalleri ve toplumsal olaylara karşı,
Türkiye’nin hukuk devleti olabilmesi, yargısının tarafsız ve bağımsız
olabilmesi için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz. Bu uğurda sözümüzü,
fikrimizi, düşüncelerimizi hiç çekinmeden, korkusuzca kamuoyu ile paylaşıyoruz.
Sorunlarımız çok ve büyük. Ortak bir dil bulmak, ortak bir mücadele alanı
yaratmak ve sesimizi en güçlü şekilde duyurmak çözüme giden yolun
başlangıcıdır. Bu anlamda; savunmasız yargı olmaz. Avukatsız adalet olmaz.





Toplumun
farklı seslerine ve muhalif kimliklere yargı aracı kılınarak yürütülen zulüm ve
baskılar devam etmektedir. Bunun son örneği Türk Tabipleri Birliği Başkanı ve
yönetimine açılan, duruşması 27.Aralık’da Ankara’da görülecek davadır, biz
Adana Barosu olarak dayanışma ve hukuki yardım için bu duruşmada olacağız,
hassasiyet sahibi herkes orada olmalıdır.”



YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°