SEÇİL'MEK?

SEÇİL'MEK?

Hala anlaşılamamış olması, sanıyorum bizim hatamız.
Yeterince anlatamadık, demokrasinin ve sandığın toplumların gelişiminde aslında nasıl bir mucize olduğunu, kullandıkça, hayatın içinde var ettikçe, nasıl ışıldayan bir medeniyet yarattığını.
Lambadan cin çıkarmaya gerek yok, medeniyet yaratmak için, topluma barış huzur getirmek için.
Bu topraklarda biliriz, “göle maya çalıp, ya tutarsa” formüllerini. Az çalışıp, çok kazanmalı yaşam formüllerini.
Zengin olma hayallerimiz piyango biletlerinde ganyan kuponlarında hep. Çalışmayı sevmiyoruz, tembelliği sevdiğimiz kadar.
Ya da bize dayatılıyormu bu hurafe çözümler, bir üst akıl her defasında bizlere biraz daha mı sürünün diyor.
işimiz hep bir anda olsun çözümlerinde, bilimselliği nedense sevmeyiz, analizleri, fizibiliteleri, sormayı, danışmayı.
Ülke demokrasiden uzaklaştıkça, toplumun bütün kurumlarında bundan nasibini alıyor.
Kimse de yaşananlarının aksine bir fikir üretemiyor.
Toplum el birliğiyle yanlışda devam ediyor.
Aydın sorumluluğu, önder sorumluluğu sadece lafta.
Herkes gemisini kurtaran kaptan misali, sadece kendi derdinde, ülkenin akıbetini merak eden yok.
Demokrasiyi sadece ad olarak seviyoruz, yaşamak istemiyoruz.
Seçmek güzelde, seçilmeyi göze alamıyoruz, bu yüzden de seçilmekle alakalı ne kadar argüman varsa, kaçıyoruz.
Delege seçimlerinden çok “delege atamalarını” seviyoruz. Ne adına?
Demokrasi ve ülke adına.
Laf bunlar, atamalar sadece isteyenleri var eder, “tutmalar” var eder,ne partiye, ne de ülkeye fayda getirir.
30 yılda anlayamadık sahi değil mi, neden büyüyemediğimizi?
Tutmayan maya değil, mayanın göle yetememesinde.
Tıpkı iktidar düşleyenlerin “atama” mantığı topluma az gelmesi, yetememesi gibi.
Olmaz, bir kez değil bin kez deneseniz olmaz atamayla!.

adanaulus

14.08.2017 12:52:37

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI

GÜNÜ FOTOĞRAFI:

RESMİ AÇILIŞISI HİSARCIKLIOĞLU YAPTI

CHP’DEN 23 NİSAN KUTLAMASI