SINIRDAŞ KENTLER İÇİN “AKDENİZ KENT PANELİ”
Manşet Haber 18.02.2020 09:59:38 0

SINIRDAŞ KENTLER İÇİN “AKDENİZ KENT PANELİ”

SINIRDAŞ KENTLER İÇİN “AKDENİZ KENT PANELİ”

TMMOB Şehir Plancıları Odası (ŞPO) Adana Şube Başkanı Onur Kafalı sınırdaş kentlere ortak çozüm arayışı için “Akdeniz Kent Paneli” düzenleyeceklerini açıkladı.
Onur Kafalı, bilimselliğe dayalı kente, yaşam alanlarına ve mesleğe sahip çıkmaya devam edeceklerini söyledi. Adana-Mersin-Hatay ve Osmaniye’nin demografik, ekonomik, sosyo-kültürel olarak birbirinin etki alanı içerisinde bulunduğunu ifade eden Kafalı “Komşu kentlerin ortak sorunları var. Bu sorunları tespit etmek ve çözüm yolu üretmek için “Akdeniz Kent Paneli” gerçekleştireceğiz”dedi.
ŞPO Adana Şube Başkanı Kafalı sözlerini şöyle tamamladı;
“Bu paneli Merkezi ve Yerel yönetim paydaşları, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler, meslek odaları ve bağlı kuruluşların katılımı ile geniş tabanlı yapacağız. Panelde; bilimsel veriler ve farklı meslek gruplarının elde etmiş olduğu tecrübelerden faydalanacağız. Panel kapsamında; kent ve bölge planlaması, bölgesel eşitsizliğin giderilmesi, yerel kalkınma, ulaşım planlaması, deprem-planlama-kentleşme ilişkisi çerçevesinde, kentsel dönüşüm ve hurdacı gelişim alanlarının planlanması ve yönetimi konularında sorun tespiti ve çözüm önerileri üzerinde çalışmalar yapılacak”

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°