Skoda’nın Adana’ya gelme zamanı…
Adana, yurdumuzun önemli kentlerinden biri…
Yurdumuzun önemli bir kenti olmakla birlikte de tarihsel geçmişiyle birlikte; doğal yapısı, coğrafi konumu, genç işsiz nüfusu ile birlikte bir başka önemli.
Şu an altmışlı-yetmişli yaşların çok iyi anımsayacağı, otuzlu-kırklı yaşların da unutamadıkları anılarının olabileceği yirmi-yirmibeş yıl öncesinin Adanası bir başkaydı çoğu bakımdan…
İlçelerden gelenler için;
Adana iş demekti,
Adana gelecek demekti,
Adana canlılık demekti,
Adana taşı altın demekti,
Adana katma değerli üretim demekti,
Adana pamuktan kumaş, buğdaydan peksimet, emekten yarınlar yapmak demekti!
Milenyum kuşağının, ya da doksan kuşağının göremediği Adana…
***
Seksen kuşağı “umutsuzluğu” hep bir yana bırakmıştır.
Seksen kuşağında “umudun” oluşmasının en büyük nedeni okudukları, ütopyaları, yaşadıklarıdır…
Onun için de, genelde seksen kuşağı “çıkışsızlığı, kurtuluşsuzluğu, umutsuzluğu” pek sırtında taşımaz. Karanlıkta, bir kedigözü parlaklığının bile yararının olabileceğini düşünür.
Yine öyle…
Kim ya da kimler, nasıl darma-dağınık etmiş olursa-olsun, o darma-dağınıklıktan da ders çıkarılması gerektiğini düşünür.
Yerli ya da yabancı yatırımcılar neden bölgemizden, ülkemizden gidiyor?
Bacaları tüten fabrikaların yerleri neden şu an atıl durumda, ya da kimler bunun böyle olmasını istiyor?
Bu göçün nedeni ne olabilir?
Güvensiz bir ülke miyiz?
Üretimin dağılımında ulaşım sorunları mı var?
Yerel yönetimlerin bu durumlardaki yaptırımı, ya da işlevi nedir?
Öyle ya, Adana’da gerek Mersin yolu, gerekse Ceyhan yolu ürerinde kurulu olan tüten bacaları kim neden söndürdü?
Ya da neden sönmek zorunda kaldılar?
Mevlana’nın dediği gibi:
Dün dünde kaldı cancazım,
Bugün yeni şeyler söylemek gerek…
***
“Bugün yeni şeyler söylemek gerek…”
Seksen kuşağının en çok sevdiği, seveceği tümce olmalı…
Bir şeyler yapmak gerek…
Dün basın bir haber yer aldı.
Okurken heyecanlanmadım, dersem yalan olur!
Ülkemizin şu an bile yaşadığı kırılmaları, kırılmaların bıraktığı acıları düşündükçe…
Haber, “Skoda’nın üretim tesisi’ biçiminde verilmişti.
Alt başlıkta da şu bilgi veriliyordu:
“Skoda Genel Müdürü-yönetim Kurulu Başkanı (CEO’su) Bernhard Maier, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu dört adaydan alternatif sayısını ikiye indirdiklerini, üretim tesisinin markanın en büyük ikinci fabrikası olacağını açıkladı.”
Anladık sanıyorum…
Skoda’nın, ikinci büyük tesisini kuracağı iki ülkeden biri Türkiye…
Bunun için ne yapılabilir?
Bunun için sanayi odaları, ticaret odaları hangi çalışmalar içerisinde olmalıdır?
Yerel yönetimler hangi olanakları sunabilir?
Adana için de bir umut…
***
Öyle olmalı…
Odalardan sıkça gelen bültenleri incelerken, birkaç ay önce bile söylediklerini unuttuklarına, birkaç yıl önce söylediklerini bugün yeniden yinelediklerine tanık oluruz…
Başka mı?
Bir yerel seçime giderken, adaylardan “yerel” projeler beklerken karşımıza çıkanları hep gördük!
Katma değer yanı olan ‘bir tane proje’ aradık-durduk haklı olarak!
Yollar, köprüler, parklar; başka yok!
Yerel yönetimlere de, odalara da ‘işte fırsat’!
Daha dün, Adana Ticaret Borsası Başkanı Şahin bilgiç’in bir sözü vardı. Konuşmasında ‘istihdam, sosyal bir sorundur’ demişti.
Skoda’nın Adana’ya konuşlanması için ‘eylem’ zamanı öyleyse…
Adana ekonomi için, işsizi için ‘çalışma’ zamanı…
Skoda’nın Adana’ya gelme zamanı…
