“TARIM, MİLLİ GÜVENLİĞİMİZİ YAKINDAN İLGİLENDİRİYOR”
EKONOMİ 13.02.2018 17:55:32 0

“TARIM, MİLLİ GÜVENLİĞİMİZİ YAKINDAN İLGİLENDİRİYOR”

“TARIM, MİLLİ GÜVENLİĞİMİZİ YAKINDAN İLGİLENDİRİYOR”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümer, Türkiye’nin sürdürülebilir bir tarım politikasından yoksun, günü kurtarmaya dönük politikalarla hedefe ulaşmasının mümkün görünmediğini bildirdi.
CHP İl Başkanı Ayhan Barut ve İl Başkan Yardımcısı Şahin Yeter’le birlikte Ziraat Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanlığı’na yeniden seçilen Semih Karademir ve yönetim kurulu üyelerini ziyaret etti.
Tarım sektörünün Milli İstihbarat Teşkilatı’nın çalışma alanından daha az stratejik olmadığının altını çizen Tümer, “Tarım tam olarak milli güvenliğimizi ilgilendiren bir konudur. Bu şekliyle hareket edilmediği takdirde değişen ve gelişen dünyadaki yerimizi almamız zor görünüyor” dedi.
Ülkemizin sürdürülebilir bir tarım politikasının olmayışının hem verimi ve çeşitliliği hem de tarım topraklarını olumsuz etkilediğini ifade eden Tümer, sulama birliklerinin kapatılması yerine daha güçlendirilmesi ve çiftçinin lehine teknolojik gelişmelerle donatılması gerektiğini vurguladı.
Bir çok alanda olduğu gibi sulama birliklerinde de siyasallaşmanın önünün açılmasının tarım sektörüne yarardan çok zarar vereceğinin altını çizen Tümer, “Ulusal güvenliğimizi ilgilendiren konularda siyasi davranmak geleceğimizi doğrudan olumsuz etkiler. Sulama birlikleri ‘kapatıyorum oldu’ mantığıyla siyasete alet edilmemelidir. Ayrıca birliklerde istihdam edilen binlerce personelin de geleceği karartılmamalıdır. Öte yandan tüm Türkiye’deki toprak koruma kurulları özerk bir yapıya kavuşmalıdır. Uzman görüşleri doğrultusunda topraklar gelecek nesillere bırakılmalıdır” diye konuştu.
KÖY KAVRAMI YOK EDİLDİ
Son yıllarda uygulanan tarım politikaları nedeniyle çiftçinin tarımdaki gücünü yitirdiğini, yoksullaştığını ve yavaş yavaş toprağını elden çıkararak büyük kentlere göç ettiğini ifade eden Tümer, “Şimdi de vatandaşı köylere geri çekmenin telaşı yaşanıyor. Son çıkarılan Bütünşehir Yasası ile Türkiye’de köy kavramını da ortadan kaldıranlar bu sorunların yaşanacağını öngörmediler” dedi.
KIRSAL NÜFUS AZALDI
Tarımsal üretimde yaşam koşullarının olabildiğince zorlaştığını, ulusal bir üretim planlamasının olmadığını, girdi maliyetlerinin düşmediğini, dünyayı okuyabilen profesyonel bir üretim modeline geçilemediğini vurgulayan Tümer, son 16 yılda kırsaldaki nüfusun toplam nüfusa oranının yüzde 35’ten yüzde 7,7’ye düştüğünü vurguladı.
TARIM İSTİHDAMI DÜŞTÜ
ZMO Adana Şube Başkanı Semih Karademir ise gelişmekte olan ülkelerin büyümeye dayalı politik önceliklerini toplumun tamamını kapsayan kalkınma arayışlarına ayırdığını, Türkiye’de bu durumun tam tersinin yaşandığını kaydetti. Tarımın ve tarım nüfusunun tasfiye edilmeye devam ettiğini, tarım topraklarının hızla betonlaşmaya terk edildiğini kaydeden Karademir, tarımdaki istihdamın da oldukça düştüğünü sözlerine ekledi.



YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°