TARIM ÜRÜNLERİNİN İADESİYLE İLGİLİ SEFERBERLIK ÇAĞRISI
Manşet Haber 13.06.2019 15:08:09 0

TARIM ÜRÜNLERİNİN İADESİYLE İLGİLİ SEFERBERLIK ÇAĞRISI

TARIM ÜRÜNLERİNİN İADESİYLE İLGİLİ SEFERBERLIK ÇAĞRISI

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Adana Milletvekili, TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Üyesi Ayhan Barut, ihraç edilen tarım ürünlerinin zirai ilaç kalıntısı, haşere ve bazı siyasi sebeplerle iade edilmesine karşı bakanlığı göreve çağırdı. Her yıl sürekli olarak gündeme gelen bu soruna çözüm bulunması amacıyla herkesin seferber olmasını isteyen Barut, mağduriyetin giderilmesi amacıyla kalıcı ve etkin bir yol haritasının çizilmesini talep etti.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) ihraç edilen tarım ürünlerinin iade edilmesiyle ilgili defalarca çözüm önerilerini paylaşan, soru ve araştırma önergeleriyle kanun teklifleri sunan Ayhan Barut, narenciye, domates ve çileğin ardından Rusya'nın son olarak ihraç edilen 20 ton kayısıyı Akdeniz Meyve Sineği taşıması gerekçesiyle ıskartaya çıkardığını anımsattı. Yıllardır gündeme gelmesine karşın üreticilere, ihracatçılara ve ülke ekonomisine büyük zarar veren bu soruna hala etkin bir çözüm bulunamadığını dile getiren Barut, yetkililerin bu konudaki pasif tavrının anlaşılmaz bir hal aldığını ifade etti.
Türkiye'de uzun süredir çok büyük bir ekonomik ve siyasi kriz yaşandığını, tarımsal üretim ve çiftçilerin bu sorundan çok büyük zarar gördüğünü aktaran Ayhan Barut, şunları kaydetti:
'Canımızı yakan, ekonomiyi bitiren bu kriz ortamında tarımsal üretim maliyetleri sürekli yükselirken binbir emekle çiftçinin yetiştirdiği ürün değerini bulmuyor. Üreticiler ürettiğinden kazanamazken, vatandaşlarımız da uygun fiyatlarla alım yapamıyor. Hepimiz biliyoruz ki çiftçinin kazanması için maliyetlerin düşürülmesi, üretim ve üretenin desteklenmesi şart ama bu ne yazık ki yapılmıyor. Bunun yanı sıra son yıllarda ihraç edilen bazı tarımsal ürünlerin gümrük kapılarından geri gönderilmesi gibi büyük bir sorunla karşı karşıyayız. Tarımsal üretimde sorunları aşmak için ihracat çok önemli bir yer tutuyor ama Rusya ve Ukrayna ile çeşitli Avrupa ülkeleri, ihraç ettiğimiz domates, narenciye ve çilek gibi tarım ürünlerimizi zirai ilaç kalıntısı, tarım haşeresi ve çeşitli siyasi sebeplerle sürekli olarak geri çeviriyor. Zirai ilaç kullanılırsa ilaç kalıntısı, ilaç kullanılmayınca da haşere bahanesi öne sürülüyor. Bir de siyasi sebeplerle ihraç ürünleri geri gönderiliyor. Çiftçimizi mağdur eden, ekonomimize zarar veren bu duruma karşı Tarım ve Orman Bakanlığı'nın etkin ve kalıcı bir çözüm bulması gerekiyor. Uygun zirai ilaç kullanımı, çiftçi eğitimi, etkin bir denetim ve tarımsal üretimde biyolojik mücadele gibi alternatif tüm yollarla ilgili çözüm paketi geliştirilmelidir. Tarımsal üretim ve ihracatın sürdürülebilirliği açısından herkesin seferber olmasını, yetkililerin canımızı yakan bu soruna karşı elini taşın altına koymasını istiyoruz.'



YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°