TGF: 2019 KARA BİR YIL OLARAK TARİHE GEÇTİ
Manşet Haber 10.01.2020 10:05:26 0

TGF: 2019 KARA BİR YIL OLARAK TARİHE GEÇTİ

TGF: 2019 KARA BİR YIL OLARAK TARİHE GEÇTİ

Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı Yılmaz Karaca, basın mensuplarının kamuoyunun bilgilendirilmesindeki en önemli unsurlardan biri olduğunu vurguladı. Karaca, Çalışan Gazeteciler Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, 10 Ocak 1961 tarihinde çıkarılan ve gazetecilere önemli kazanımlar sağlayan 212 sayılı yasanın yürürlüğe girmesinden bu yana, 10 Ocak’ın 'Çalışan Gazeteciler Günü' olarak tanımlandığını belirtti.
Karaca sözlerini şöyle sürdürdü.
“Gazetecilik, büyük bir özveri gerektiren, gerçekten zor bir meslektir. Hatta gazetecilik bir meslek olmanın da ötesinde büyük fedakarlıklar gerektiren adeta kendine özgü bir yaşam biçimidir. Meslektaşlarımız toplumun bilgilendirilmesi sürecinde çok önemli görevler üstlenmiş birer haber neferleridir. Ancak, Meslektaşlarımız günümüzde pek çok hakkı elinden alınan, baskı altında olan, neredeyse sıfır güvenceyle çalıştırılan, bir kalemde işsiz bırakılan, basın özgürlüğünün dibe vurduğu, halkın haber alma hakkının kalmadığı, düşünceyi açıklama ve ifadeyi yayma hürriyetinin yerinde yeller estiği bir atmosferde görevlerini yapmaya çaba göstermektedirler. Bütün bu nedenlerle de 10 Ocak'lar meslektaşlarımız için ne yazık ki bir kutlama vesilesi olamamaktadır.
Geçtiğimiz yıl ülkemizde 125 gazete, 40 civarında televizyon kanalı kapanmıştır. Bu yıl da gazete kapanmalarının devam edeceği görülmekte, bu da işsiz gazetecilerin artmasına neden olmaktadır. 2019 yılı maalesef mesleğimiz açısından kara bir yıl olarak tarihe geçmiştir. Dileğimiz, içinde bulunduğumuz olağanüstü dönemin bir an önce sona ermesi, gazetecilerin hak ettikleri güvencelere kavuşturulması, mesleğin eski itibarının sağlanmasıdır.
Bugün maalesef gazetecilik bir suç gibi görülerek, meslektaşlarımız cezaevlerinde çile doldurmaktadır. Basın ve ifade özgürlüğü konusunda dünya ülkeleri arasında en alt sıralarda olmamız, cezaevindeki gazeteciler sıralamasında da en üst sıralarda yer almamız bizleri üzmektedir.
Bu ortamda, basın meslek örgütlerinin de dağınık bir görüntü vermesi gücümüzün bölünmesini beraberinde getirmektedir. Bütün bu olumsuzluklara rağmen halen umudumuz vardır. Bir dayanışma ve güçlerimizi birleştirme günü olarak değerlendirdiğimiz bu 10 Ocak’ın gücümüzü ve mücadele azmimizi arttırmasına vesile olmasını, 2020 yılının basın çalışanlarının sorunlarının aşıldığı bir yıl olması dileğiyle Çalışan Gazeteciler Gününü kutluyorum.”



YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°