TİYATRO FESTİVALİNDE YERLİ VE YABANCI OYUNLAR SAHNEDE
DÜNYA 4.04.2018 17:30:41 0

TİYATRO FESTİVALİNDE YERLİ VE YABANCI OYUNLAR SAHNEDE

TİYATRO FESTİVALİNDE YERLİ VE YABANCI OYUNLAR SAHNEDE

Sabancı Vakfı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı Devlet Tiyatroları işbirliğiyle bu yıl 20’ncisi düzenlenen Devlet Tiyatroları - Sabancı Uluslararası Adana Tiyatro Festivali, üçüncü haftasında yerli ve yabancı oyunlarla devam ediyor. Auro Dans Tiyatrosu ‘‘Godos’’, Mam’art ‘‘Kızgın Damdaki Kedi’’, Çolpan İlhan ve Sadri Alışık Tiyatrosu ‘‘Bir Hayvanat Bahçesi’’, Tiyatro Keyfi ‘‘Çocuk İstiyorum’’, Semaver Kumpanya ‘‘Mağrur Fil Ölüleri’’, İsimsiz Sahne ‘‘Ortanca’’, Bam İstanbul ‘‘Sen İstanbul’dan Daha Güzelsin’’, Sand Area‘‘Söz’’ ve KaST ‘‘Artık Sığınağın Kalmadı’’ oyunları 10 - 16 Nisan 2018 tarihleri arasında tiyatroseverlerle buluşacak.
Godos, Kızgın Damdaki Kedi, Bir Hayvanat Bahçesi ve Çocuk İstiyorum oyunları Hacı Ömer Sabancı Kültür Merkezi’nde, Artık Sığınağın Kalmadı, Söz, Ortanca ve Sen İstanbul’dan Daha Güzelsin oyunları Hacı Ömer Sabancı Kültür Merkezi Genç Sahne’de ve Mağrur Fil Ölüleri ise İstanbul Sabancı Üniversitesi’nde perdelerini açacak.
Ünlü koreograflar Litvanyalı Birutė Letukaitė, Norveçli Anne Ekenes ve Pia Holden tarafından hazırlanan Godos, geçmişin, bugünün ve geleceğin birbirine karıştığı gizli mitolojik yaratıkların ve çağ ötesi vizyonların buluştuğu bir dünyayı gözler önüne seriyor. Litvanya efsanelerine ve destanlarına ince bir atıfta bulunan dansçılar desenleri, formları ve dokuma tezgâhlarını hatırlatan bir ritimle hareket ediyor. İzleyicisini içine alarak sürükleyici bir şekilde süren oyun, tarihin tozlu sayfalarını aralıyor.
Pulitzer ve Tiyatro Eleştirmenleri Birliği ödüllerini alan Kızgın Damdaki Kedi, zengin bir Amerikan ailesi içinde gizlenmiş, saklı kalmış birtakım gerçeklerin ortaya dökülmesiyle yaşanan çatışmaları anlatıyor. Psikolojik-gerçekçi bir oyun olan Kızgın Damdaki Kedi, lunapark ve çatı sahneleriyle çok renkli, fantastik ve görkemli bir tiyatro şöleni sunuyor.
Ünlü Amerikalı yazar Edward Albee'nin ölümsüz eseri olan Bir Hayvanat Bahçesi Hikayesi, ünlü oyuncu Burak Sergen’in usta oyunculuğuyla sahneleniyor. İletişimsizliğin doruğa çıktığı bir çağda sevgi, anlama ve anlaşılma çığlıkları atan bir adamın sesi olan oyun, tiyatroseverlere yeni bir bakış açısı kazandırıyor.
Oyuncu Bekir Aksoy’un kaleme aldığı renkli bir komedi oyunu olan Çocuk İstiyorum, zengin bir adam ile evlenmeyi kafasına koymuş bir kadının sürprizlerle dolu hikayesini anlatıyor. Usta oyuncular Çiçek Dilligil, Bekir Aksoy ve Kemal Başar’ın rol aldığı oyun, ilişkilere gerçekçi ve eğlenceli bir açıdan bakmaya davet ediyor.
Semaver Kumpanya’nın sahnelediği ‘‘Mağrur Fil Ölüleri’’, tiyatroseverleri 1969 yılına götürerek nostaljik bir yolculuğa çıkarıyor. Temposu hiç düşmeyen oyun, evli bir çifti canlandıran Cahit ile Belkıs’a yılbaşı gecesi gelen gizemli kutu üzerinden dönemi mercek altına alıyor. Toplumsal ve siyasal düzenin bireyin yaşamına etkilerini tartışan iki kişilik oyun Mağrur Fil Ölüleri, tiyatroseverleri gizemli ve bir o kadar da keyifli bir yolculuğa çıkarıyor.
Genç tiyatrocular sahnede
Devlet Tiyatroları - Sabancı Uluslararası Adana Tiyatro Festivali, üçüncü haftasında yerli genç tiyatro toplulukları KaST ‘‘Artık Sığınağın Kalmadı’’, Sand Area ‘‘Söz’’, İsimsiz Sahne ‘‘Ortanca’’ ve Bam İstanbul ‘‘Sen İstanbul’dan Daha Güzelsin’’ oyunları Hacı Ömer Sabancı Kültür Merkezi Genç Sahne’de ağırlayacak. Amansız ve mekânsız bir insanın hikâyesine değinen ‘‘Söz’’, bir aileden üç kuşak kadının iç seslerinden oluşan ‘‘Sen İstanbul’dan Daha Güzelsin’’, hayatın kıyısında kalmış insanların hikâyesi ‘‘Ortanca’’ ve yaşamını dışarıdaki dünyadan ayırmayı seçen bir kadının hikayesini anlatan ‘‘Artık Sığınağın Kalmadı’’ oyunları tiyatroseverlerle buluşacak.
Tiyatro Festivali atölye çalışmalarıyla keyfi katlıyor
Festival bu hafta atölye çalışmalarıyla daha da keyifli hale geliyor. Devrim Erin’in önderliğinde düzenlenecek “Oyunculuk Çalışmalarında Fiziksel ve Vokal Aksiyon Çalışma Yöntemleri” atölyesi 15 Nisan saat 14.00’da Hacı Ömer Sabancı Kültür Merkezi’nde katılımcılarını bekliyor. Atölye çalışmasında, oyunculuk çalışmalarında fiziksel ve vokal aksiyon çalışma yöntemleri üzerine sahne ve kamera karşısındaki kullanım deneyimleri paylaşılacak.



YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°