TOPLUMUN “SORUNSUZ-MUTLU” OLMASI İSTENMİYOR OLMALI…

TOPLUMUN “SORUNSUZ-MUTLU” OLMASI İSTENMİYOR OLMALI…






“Sorunları” çözülmüş ya da “en aza” indirilmiş toplumların “sistem” işleyişi ile, “sorunları” her gün biraz daha büyüyen toplumların “sistem” devinimi göz önünde bulundurulması gerekir.





Şunların soralım:





Yılın kaç günü çalışıyorsun?





Yılın kaç günü “ekonomik” zorluk çekmeden dinlenebiliyorsun?





İşsiz kalman durumunda, ayrılan payından ne kadarını alabiliyorsun?





Eğitimde sorunların var mı?





Sağlık konusunda “sistem” ne denli yanında?





Yönetenleri “hakaretsiz” eleştirme hakkın var mı?





Toprağını ekip, suyunu özgürce kullanabiliyor musun?





Sözü kısaltarak vereyim: Yaşamın içinde var mısın?





Varsan, “mutlulukla” sorunun “büyütecek” denli değildir!





***





Biz, küçük yaştaki çocukların “ekmeklerini” kazanmak için makinelerin başlarında uyukladıkları biliniyor!





Biz, yirmibeş kişinin, “işin savsaklamasından” dolayı tiren kazasında yaşamlarını yitirdiğini, ancak görülen davada “bir kişinin” bile tutuklu olmadığı da biliniyor!





Aladağ öğrenci yurdu yangını,





Soma maden katliamı da biliniyor!





Daha çok “şey” biliniyor!





Asgari ücretin yetmediği, emekli maaşının ayın ortasında tükendiği, alım gücünün olmadığı, çalışma süresinin belirsizliği, çalışanın kaç gün-ne zaman dinleneceği, işsizlik fonunda nerelere harcandığı, eğitim, sağlık, üretimde “nerede” olunduğu da biliniyor!





Bizdeki “sistem” bunların “bilinmesine” izin vermiş olsa da; orada-burada “dillenmesini”, konuşulmasını, tartışılmasını istemiyor! Yasaklama-engelleme kanallarını açık tutuyor!





***





Yalnız bilinen bunlar mı?





“İktidarı” ile “muhalefetin” bindikleri tahterevalliden birbirlerine verdikleri ağır sözler karşısında etkilenmeyen var mı bilmiyorum!





Birinin “bozuk plak” gibi yinelediği “bir konu”, diğerinin “yeni” bir şeymiş gibi değerlendirmesi, yan yana gelemediklerinden “mahalle dedikodusu” işlevini hep koruması, bunların bu ülke için “iş” sayılması, birinin talan etmesi, diğerinin topluyormuş gibi yapıp talana yer açması…





Sistemin “bunlara” kapı aralaması “mutsuzluk” için yetmez mi?





Adı neyse “sıktı” ama…





***





Araştırma şöyle demişti:





“Erkeklerde mutsuzluk oranı yüzde ellibir, kadınlarda yüzde kırküç…”





Şu sonuç daha çarpıcı değil mi?





“Türkiye yüzellialtı ülke arasında yetmişdokuzuncu sırada…”





Bir çarpıcı sonuç daha:





“Dünyada evli çiftler daha mutluyken, bizde tam tersi…”





Geleneklerine-göreneklerine bağlı, “muhafazakar” oluşunu her fırsatta yineleten “sistem”; evlenmemiş olanların “daha mutlu” olmalarını nasıl değerlendirecek, “evlendirme” uyuşturucu-izlenceleriyle pazar payına katkı beklerken burada olaşacak “yitimi” nerelerden sağlayacak acaba?





Bizdeki şaşkınlık ile yabancılaşma izleri taşıyan “sistemin”; mutsuzluğun “kendisi” olması!





***





“İktidarlar”, bizdeki “sistemi” allayıp-pullamak için, başka “sistemlerin” en kötüsünü örnek göstererek söze başlar ya…





Onlara şu sorulmalı öncelikle:





“Seçim alanlarında daha iyiyi mi, daha kötüyü mü yaşatmak için sözler verdiniz?”





Aslında bu soru “bir başına” yetmeli de…





Suriye’den kaçıp-sığınanların durumunu bile anlatanlara tanık olduk da; bir ay boyunca ülkemizin “en güzel” deniz kıyılarında dinlenenlerin “nasıl” bu denli rahat olduklarını, ülkelerinden nasıl gelebildiklerini, buna nasıl yetebildiklerini ne “iktidardan”, ne de “muhalefetten” duymadık; bu gidişle duymayacağız da!





 “Sistem”, toplumun büyük çoğunluluğunun “sorunsuz-mutlu” olmasını istemiyor olmalı…





Yanılayım: insanı, yaşamın içine alın!





O CADDE ÜZERİNDE…





Caddeye çıktığınızda, yolun iyi yanında-karşılıklı park eden araçların arasından geçerken zorlanan toplu taşıma otobüslerinin yaşadığı zorlukları göreceksiniz! Kaldırım ortalarına dek çıkan araçlar, kaldırım kıyılarına dek uzanan işyeri tezgahları yayaları unutmuş olmalı! Yayalara ayrılan bölümler bir yana; çocuğunu taşıyan annenin, engellilerin de yürüme alanları yok olmuş! İvedi gideceğiniz-ulaşacağınız yollar tıkalı! Araçların egzoz dumanından, yayılan korna sesinden, geçitsiz yoldan-kaldırımdan uzaklaşmak isteseniz de olmuyor! Market bu cadde üzerinde, park bu cadde üzerinde, kentkart dolum noktası bu cadde üzerinde, ulaşım bu cadde üzerinde… Ancak hiç birine “dokunamıyorsunuz”! Bu cadde “neresi” mi; sizin caddeniz! Yerel yönetimlerin, trafiğin bir türlü çözüm oluşturamadığı sizin caddeniz! Günün her saatinde, caddenin bir yerlerinde “karşı-karşıya” park etmiş; ulaşımı zorlaştıran araçları hep göreceksiniz!  



Oktay EROL

15.09.2019 13:08:12

YAZARLAR


CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI

GÜNÜ FOTOĞRAFI:

RESMİ AÇILIŞISI HİSARCIKLIOĞLU YAPTI

CHP’DEN 23 NİSAN KUTLAMASI

“AYÇİÇEĞİNDE ÜRETİM TÜKETİM KADAR ARTMIYOR”

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ PAYDAŞ TOPLANTISI

KARALAR MAKAMINI ATA ERGÜL’E TESLİM ETTİ

TÜRKİYE'NİN “SANAYİ” TEMALI TEK GENÇLİK KOŞUSU

PORTAKAL ÇİÇEĞİ KUPASI TENİS TURNUVASI

ABB BAŞKANI ZEYDAN KARALAR’DAN 23 NİSAN MESAJI

VALİ KÖŞGER’İN 23 NİSAN MESAJI

DEMİRÇALI: “ÇOCUKLAR BİZİM YARINLARIMIZ”

ÇİFTÇİLERİN SGK UYGULAMALARINDA YAŞADIĞI SORUNLAR

TGC TÜRKIYE GAZETECILIK BAŞARI ÖDÜLLERI SAHIPLERINI BULDU

ADANA PORTAKAL ÇİÇEĞİ KARNAVALI SONA ERDİ

DOÇ.DR.GÜRKAN ATEŞ ABB GENEL SEKRETER YARDIMCISI OLDU