TRİBÜN DEĞİL SKOR YARI YARIYA!
Manşet Haber 26.11.2018 01:36:04 0

TRİBÜN DEĞİL SKOR YARI YARIYA!

TRİBÜN DEĞİL SKOR YARI YARIYA!

Hani diyorlar ya derbi maçta tribünler “Yarı Yarıya” olsun…
Dün tribünler yarı yarıya olsaydı maçtan sonra çıkan tartışmanın sonucu nereye giderdi?..
Doğruya doğru taraftarlar bazı futbolculara özellikle Adanasporlu Veli Kızılkaya’ya çirkin tezahüratta bulundu…
Veli de maç boyunca Mavi-Lacivertli taraftarlarla diyalog içerisindeydi…
Yani karşılıklı diyaloglar olunca maçın bitiminde gerginlik kaçınılmaz oldu…
Karşılaşmanın skoruna baktığınızda Adana tabiriyle “Ne şiş yandı, ne kebap” diyebilirsiniz…
Ancak, maçtan sonraki olaylar hiç de hoş değildi…
Bazı TV kanalları olayları canlı yayın vererek “Ballandıra ballandıra” kavga olmuş gibi izleyicilere aktardı…
Sormak isterim…
Kim kazandı?
Adanaspor mu, Adana Demirspor mu?..
İkisi hanesine 1’er puan yazdırdı…
Kaybeden Adana oldu…
Neden mi?
Bugün TV kanallarında haberleri izleyince Adana’nın neden kaybettiğini görürsünüz…
Yani anlayacağınız Adana yine “Kötü imajla” TV kanallarında yer alacak…
Dünkü olaydan sonra derbi maçlarda tribünler halen “Yarı yarıya” olsun diyebilir misiniz?


YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°