TÜRKİYE YILDA BİN 832 SAAT ÇALIŞIYOR
GÜNCEL 16.01.2018 17:55:10 0

TÜRKİYE YILDA BİN 832 SAAT ÇALIŞIYOR

TÜRKİYE YILDA BİN 832 SAAT ÇALIŞIYOR

Dünya genelinde uzun olsa da özellikle son dönemde çalışma sürelerinin giderek düştüğü belirlenirken konuyla ilgili medyada inceleme yapan Interpress’in Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'nün (OECD) verilerinden derlediği bilgilere göre, çalışma saatlerine göre, dünyada en fazla çalışılan ülkenin Meksika olduğu ortaya çıktı. OECD araştırmasının sonuçlarına göre, Meksika'da bir kişinin haftada ortalama 43.2 saat olmak üzere yılda 2 bin 246 saat çalıştığı tespit edildi.
OECD'nin açıkladığı listede ikinci sırada yılda 2 bin 230 saat çalışma ile Kosta Rika yer alırken, yılda 2 bin 113 saatle Güney Kore en çok çalışılan üçüncü ülke oldu. Türkiye’nin ise yılda 1.832 saat çalışma süresi ile 16'ıncı sırada bulunduğu görüldü. Dünya genelinde çalışma saatlerinin giderek düştüğü belirlenirken OECD verilerine göre, 2015 yılında ortalama 1,700 ile 2 bin saat arasında çalışan bir Birleşik Krallık vatandaşının çalışma süresinin 2017 yılında 1,674 saate gerilediği belirlendi. Dünyanın en az çalışılan ülkesi olan Almanya’da ise bir Alman vatandaşının haftada 26.4 saat olmak üzere ortalama yılda 1,371 saat çalıştığı belirlendi.

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°