TÜRKİYE’DE BİR İLK
EKONOMİ 8.01.2018 22:04:34 0

TÜRKİYE’DE BİR İLK

TÜRKİYE’DE BİR İLK

Metro, Türkiye’nin yeme içme değerleri ve alışkanlıkları araştırma dizisinin
ilk ayağını gerçekleştirdi.
Türkiye’de 28. yılını kutlayan Metro Toptancı Market, bir ilke imza atarak Türkiye’nin yeme içme değerleri ve alışkanlıkları araştırmasını yaptı. Konda Araştırma ve Danışmanlık’ın gerçekleştirdiği saha çalışması ardından elde edilen verilerin ilk bölümü çarpıcı sonuçlardan oluşuyor.
Türk mutfağına ve değerlerine sahip çıkma amacıyla birçok projeyi sürdüren Metro Toptancı Market, 28 yıldır yiyecek içecek sektörünün ve şeflerin geleceğine yatırım yapıyor. Gastronomi ekseninde hayata geçirdiği projeler ile tüm ekosistemi de bu sürece dahil etmek için çalışan Metro, Konda Araştırma ve Danışmanlık ile birlikte Türkiye’de ilk defa gerçekleştirilen “Yeme İçme Değerleri ve Alışkanlıkları Araştırması”na imza attı. 8 Ocak 2018 Pazartesi günü düzenlenen toplantıda, Metro Toptancı Market Yönetim Kurulu Başkanı Kubilay Özerkan ve Konda Araştırma ve Danışmanlık Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdürü Bekir Ağırdır Aralık 2017’de yapılan araştırmanın detaylarını aktardı.
Bilgi ile beslenen bu mutfağa sahip çıkmak için el ele verdik
Toplantıda söz alan Kubilay Özerkan: “Metro olarak en temelinde Türk Mutfağı’nın değerlerine sahip çıkmak için çalışıyoruz. Faaliyet gösterdiğimiz toplumun bir parçası olarak, bilgi ile beslenen bu mutfağa sahip çıkmak için el ele vermenin gerekliliğine inanıyoruz. Stratejimizi bilimsel çalışmaya ve araştırma verilerine dayandırıyoruz. Bundan önce de Türkiye’nin geleceğine yönelik uzun soluklu gerçekleştirdiğimiz projelerin arkasında hep araştırma verileri bulunuyordu. Tübitak ile yaptığımız atık kayıp araştırması ardından Metro Gıda Hareketini başlattık, TÜDAV ile iş birliğimiz çerçevesinde Anasına Bak Kızını Al, Palamutlar Nerede gibi projelere imza attık, 2012 yılından bu yana devam eden coğrafi işaretli ürünler ile ilgili projelerimizde stratejimizi bilimsel verilerle destekledik. Bugün burada Türkiye’de ilk defa yapılan araştırma dizisinin ilk bölümünü aktarıyoruz. Türk Mutfağı için yapacağımız araştırmalar genişleyerek devam edecek, akademik dünya ile buluşacak ve umarız ki elde ettiğimiz bu veriler Türk Mutfağı adına çalışmalarımıza ilham verecek.” dedi.
Önemli projelerinden örnekler veren Özerkan sözlerine şöyle devam etti: “Bugün bir kebapçının ve esnaf lokantasının kullandığı ilk 100 ürün, toplam satın almasının %70-80’ini kapsar halde. 50-60 yıl önce 32 çeşit koyun ırkımız vardı bugün gittikçe azalıyor; yakın bir gelecekte Adana Kebap ve hamburgerde kullanılan et aynı olacak. Bölgelere göre evrimleşerek adapte olmuş hayvan ırklarımız yavaş yavaş yok oluyor. 2012 yılında Coğrafi İşaretli Ürünler projesini hayata geçirirken yerel ürün tedarikçilerini destekleyerek unutulmaya yüz tutmuş ürünleri tekrar gün ışığına çıkarmayı hedeflemiştik. Bugüne kadar, kaybolma tehlikesi yaşayan 60’tan fazla ürüne sahip çıktık. Türkiye’deki ve Avrupa’daki birçok Metro mağazasının raflarında bugün Aydın incirinden Diyarbakır karpuzuna, Taşköprü̈ sarımsağından Finike portakalına kadar 80’nin üzerinde coğrafi işaret tesciline sahip ve tescile aday ürün yer alıyor. Metro Gıda Hareketi ile atık ve kayıp ile kaybettiğimiz ekonomik değere dikkat çekip iş birliğinde olduğumuz restoranlar ile de bu hareketin etkisini artırmaya çalıştık. Tüm bu ve benzer çalışmalarımızı gelecek nesiller de Türk Mutfağı’nın tadına varabilsin diye yapıyoruz.”


YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°