“TÜRKİYE’Yİ BUNLAR BU HALE GETİRDİ”
Manşet Haber 13.01.2018 23:57:22 0

“TÜRKİYE’Yİ BUNLAR BU HALE GETİRDİ”

“TÜRKİYE’Yİ BUNLAR BU HALE GETİRDİ”

Gazeteci Uğur Dündar, Halk Arenasını Adana’nın Çukurova ilçesinde gerçekleştirdi. Cesur kalem, katıksız Atatürkçü Yılmaz Özdil’in konuk olarak katıldığı Halk Arenası’nda Çukurova Belediyesi Orhan Kemal Kültür Merkezi vatandaşlara az geldi. Birbirinden çarpıcı açıklamalarıyla ve kendine has üslubuyla hem güldüren hem düşündüren Yılmaz Özdil’i seyirciler nefessiz izledi. Tarihi Halk Arenası Çukurova’dan Türkiye’ye unutulmaz bir gece yaşattı.

Halk TV’de ekranlara gelen ve izlenme rekorları kıran duayen gazeteci Uğur Dündar’ın yönettiği Halk Arenası programı, Adana'nın Çukurova İlçesi'ne konuk oldu.
Türkiye’nin en güvenilir ismi Uğur Dündar’ın Halk Arenası'na katılanların görüntüsü adeta bir Cumhuriyet mitingini anımsattı. Türkiye’nin en çok okunan köşe yazarı, cesur kalem Yılmaz Özdil’i konuk eden Dündar, ellerinde Türk Bayrakları olan Adana halkı tarafından, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganları ve alkışlarla karşılandı. Çukurova Belediyesi Orhan Kemal Kültür Merkezine binlerce vatandaşın akın ettiği programa; CHP Adana Milletvekilleri İbrahim Özdiş, Zülfikar İnönü Tümer , CHP Adana İl Başkanı Ayhan Barut, CHP Seyhan İlçe Başkanı Abeydullah Kolcu, CHP Çukurova İlçe Başkanı Zihneti Emre, DABB ve Çukurova Belediye Başkanı Soner Çetin, Seyhan Belediye Başkanı Zeydan Karalar, İyi Parti Kurucular Kurulu Üyesi Recai Mercimek, İyi Parti Çukurova İlçe Başkanı Azime Kocacık, çok sayıda bürokrat ve meclis üyeleri de katıldı.
Usta gazeteci Uğur Dündar’ın sorularını kendine has üslubuyla yanıtlayan gazeteci yazar Yılmaz Özdil, izleyenleri verdiği cevaplarla hem güldürdü hem de düşündürdü. Türkiye'nin anayasadan, hukuktan ve demokrasiden uzak kaldığını ifade eden Özdil, bunda pay sahibi olan kişileri çarpıcı örneklerle açıkladı. Özdil şöyle konuştu: Bakınız Selahattin Demirtaş. Biz çırpınırken “Anayasamıza, demokrasimize sahip çıkalım derken” HDP, “Biz sandığa gitmeyeceğiz” dedi. Sandığa gitmeyerek ‘Evet’i” destekliyordu aslında. Selahattin Demirtaş diyordu ki ‘Evet’ ya da ‘Hayır’ çerçevesine sıkışmayarak, sandığa gitmeyerek, Türkiye’de başka bir umut var boykot ediyoruz” diyordu. Şimdi başta Selahattin Demirtaş başta olmak üzere HDP’lileri içeri attılar. Şimdi AKP karar verecek HDP’nin Başkanı kim olacak. Bir başka isim. Entel ayaklarıyla Murat Belge, referandum kampanyasında Atatürkçülere küfür ediyordu. “Kemalizmin yer aldığı cephe sırf hükümete duyduğu nefret nedeniyle Hayır diyor” diyordu. Şimdi ise “Doğrusu ben kandırılmış hissediyorum. Bizim desteklediğimiz uydurma bir Tayyip Erdoğan’mış. Biz aklımızı kullanmıyorduk konu mankeniydik.” diyor.
Yılmaz Özdil, daha önce hükümetten memnun olup şimdi isyan ederlerden verdiği örneklere devam ederek; “Bakın, hepimizin saydığım bu isimleri muska gibi yanımızda taşımamız gerekiyor. Şu an bu ülkede hukuk bu hale geldiyse, anayasa rafa kaldırılıyorsa, Türkiye Uganda’dan daha kötü bir hale gelmişse, Myanmar’a gidiyorlar ağlıyorlar falan Myanmar hukuk, insan hakları konusunda Türkiye’den üstteyse bütün bunların hepsinden bu saydığım isimler sorumlu. Bu saydığım ibret verici listeyi unutmamamız lazım. Türkiye bu cehenneme bu isimlerin döşediği taşlarla geldi” diye konuştu.
“SANKİ ÜLKEYİ MÜJDAT AĞABEY YÖNETİYOR”
Ülkenin geldiği durum hakkında önemli açıklamalarda bulunan Özdil, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın özeleştirilerine de değindi. Erdoğan’ın açılım, eğitim, kültür, ekonomi ve daha birçok konuda özeleştiri adı altında aslında AK Parti hükümetinin başarısız olduğunu kabul ettiğini vurgulayan Özdil, “Ergenekon kumpasıyla ilgili özeleştirisinde şahsım başta olmak üzere tüm ülke yanlış yönlendirildi, aldatıldık diyor. Balyoz kumpasıyla ilgili özeleştirisinde suçluyla suçsuz, gerçekle yalan, doğruyla yanlış aynı kefeye koyuldu. Şahsım başta olmak üzere kandırıldık diyor. Yine 17-25’le ilgili özeleştirisinde iyi niyetimizin kurbanı olduk diyor. Ekonomiyle ilgili krizler karşısında şaşırdığımı ifade etmeliyim diyor. O zaman 15 senede siz ne yaptınız, neyi başardınız. Sanki ülkeyi Müjdat ağabey yönetiyor” ifadelerini kullandı.
Konuşmasında Türkiye’nin her alanda git gide kötüye gittiğini belirten cesur kalem Özdil, “Metehan'dan bu yana 2200 yıllık ordu ilk defa bu dönemde bozuldu. Emniyet teşkilatını Arka Sokaklar dizisi sanıyorlar. Kendilerine, 'Usta Devlet' diyorlar ama ekonomi, eğitim, küresel barış, yaşam memnuniyeti, basın özgürlüğü, kadın erkek eşitliğinde ne durumda olduğumuz ortada. Basın özgürlüğünde dünyanın kara listesindeyiz. Yaşam memnuniyetinde bizden daha memnuniyetsiz ülke yok. Memlekette huzur diye bir şey kalmadı. Avrupa’da kadınları en çok öldüren ülke sıralamasında birinci, tecavüzde dünyada üçüncüyüz. İşçi sömürüsünde zirvede, insan ticaretinde transit ülkeyiz. Bunlardan daha utanç verici ne olabilir. Atatürk ve İnönülü dönemine çömez, şimdi kendi dönemlerine usta devlet diyorlar. Siz o çömez devlete kurban olun” şeklindeki sözleri salondan büyük alkış aldı.
VATANDAŞTAN SONER ÇETİN'E TEŞEKKÜR

3 saat süren programın bitiminde Halk Arenasını Çukurova'da yapan Uğur Dündar ve konuk Yılmaz Özdil’e teşekkür eden Çukurova Belediye Başkanı Soner Çetin, Dündar ve Özdil’e birer plaket ve çiçek verdi. Programı binlerce Çukurovalı izledi. Çukurova Belediyesi Orhan Kemal Kültür Merkezi dolup taşarken salon dışında binlerce kişi de programı dışarıdaki dev ekrandan izledi. Vatandaşlar etkinlikten dolayı Doğu Akdeniz Belediyeler Birliği ve Çukurova Belediye Başkanı Soner Çetin'e teşekkür ettiler.

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°