TV, BİLGİSAYAR, CEP TELEFONU KİTAP OKUMAYA ENGEL
Manşet Haber 29.07.2019 17:29:18 0

TV, BİLGİSAYAR, CEP TELEFONU KİTAP OKUMAYA ENGEL

TV, BİLGİSAYAR, CEP TELEFONU KİTAP OKUMAYA ENGEL

Çukurova Sanat Girişimi’nce (ÇSG) çalışmalarına Ekim ayında başlayacak “Çukurova Okulu” için düzenlenen ankette Adanalıların kitap okumasında televizyon, bilgisayar ve cep telefonunun en büyük engel oluşturduğu ortaya çıktı. Ankete katılanların yarısı Adanalıların kültür ve sanat etkinliklerine yeterince katılamama gerekçesinin de “Bireysel-Parasal-Çevresel” nedenlerden kaynaklandığını belirtti.
ÇSG tarafından bir kısmı “hedef kitle” gözetilerek, bir kısmı da başta sosyalmedya, türlü iletişim araçlarıyla “rastgele” yöntemiyle düzenlenen ankete kadınlar yüzde 61.7, erkekler de yüzde 38.3 oranında yanıt verdi. Katılımcıların yüzde 74’ü lise ve daha üst eğitimli anket katılımcılarından gazeteyi evine hiç almayan ya da yılda birkaç kez alanların oranı yüzde 50, günlük alanların oranı ise yüzde 25. Okul dersleri dışında son 1 yılda kitap alma oranları ise şöyle: Hiç almayan yüzde 10.9. Yüzde 22’si 20’den fazla, yüzde 19.5’i 11-20 arası kitap alıyor. Ankete katıldığı gün yanıt verenlerin ise yüzde 32.8’i son günde kitap okumuş. Okuyacağı kitabı nasıl seçtikleri sıralaması kitapçıda beğenme, arkadaş önerisi biçiminde. Okunan kitap türleri de roman-öykü, siyasi-tarihi, felsefe, şiir, din olarak sıralanıyor. Kitap okuma sevgisi aşılamada kişinin istekli olması yüzde 41, anne-baba etkisi yüzde 37.9.
Ankette Adana’da Ekmekçi Halil Bey Konağı’nda Yazarlarevi’nin bir kültür-sanat merkezi olduğunu bilenlerin oranı yüzde 53 çıkarken, burada düzenlenecek hangi etkinliklere katılma istemleri de şöyle sıralandı: Sanat-edebiyat panel ve konferansları, öykü okumaları, şiir okumaları, resim, fotoğraf sergileri, tiyatro dersi, satranç oyunu.
“Çukurova Okulu” programı
ÇSG tarafından, anket çalışmalarının yanı sıra pilot bölge olarak seçilen Sarıyakup, Türkocağı, Mestanzade, Hürriyet, Ali Dede mahalleleri başta, Adanalılar için
Ekim 2019-Haziran 2020 arasındaki 8 ayda “Çukurova Okulu” adı altında yapılacak çalışmaların ana başlıkları büyük oranda belirlendi:
Yaratıcı Yazarlık, Yaratıcı Okurluk, Öykü Serüvenine Yaklaşımlar, Roman Dünyasında Gezintiler, Yitik Şiirin İzinde, Masallarla, Yaratıcı Drama, Felsefe Teknesi, Eski İnsan İzlerini Ararken, Renklerin Dünyasında, Fotoğraf Neyi Anlatır, Tınılarla Ezgiler Arasında (Müzik Dünyasında), Şeytanın Gazeteciye “gör” dediği, Şah Mat Olmazsa (Satranç Dersleri), Sanatla Farkındalık Çalışmaları, Çocuklarla gezegenimizin iklimini korumada farkındalık yaratacak etkinlikler, Çocuklarla Eski Dünyalara Yolculuklar (Müze Gezileri).



YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°