“UCUZLUK ADINA ÇOCUKLARIN SAĞLIĞI RİSKE ATILMAMALI”
Manşet Haber 7.09.2019 14:37:18 0

“UCUZLUK ADINA ÇOCUKLARIN SAĞLIĞI RİSKE ATILMAMALI”

“UCUZLUK ADINA ÇOCUKLARIN SAĞLIĞI RİSKE ATILMAMALI”






Adana
Barosu Tüketici Hakları Komisyonu Başkanı Av. Dinçer İşisağlam, 2019-2020
eğitim ve öğretim yılı öncesi okul alışverişi yapacak velileri, üreticisi belli
olmayan, merdiven altı olarak tabir edilen ve CE işareti bulunmayan ürünleri
satın almamaları yönünde uyardı.





Tüketici
Hakları Komisyonu Başkanı Av. Dinçer İşisağlam yaptığı yazılı açıklamasında,
'Çocuklarınızın kullanacağı kırtasiye malzemelerinin ve formaların fiziksel
değil, kimyasal içeriğine dikkat edilmesi’ gerektiğine işaret edildi.Yapılan açıklamada
şu bilgiler paylaşıldı:





“Okulların
açılmasına çok az bir zaman kala, velilerimizin de çocukları için okul
ihtiyaçlarının alımı hızlanmıştır. Bu bağlamda velilerimizin canımızdan değerli
çocuklarımız için alması gereken önlemleri açıklamakta fayda görmekteyiz.





Öncelikle
her alışverişte olduğu gibi, ihtiyaçların listesi yapılmalıdır. Alış verişe
çıkmadan önce çocuklarımızı neler alınacağı konusunda bilinçlendirmeliyiz. Aksi
takdirde çocuklarımız görüp beğendiği her ürünü almak isteyeceğinden bütçe açısından
oldukça zorlanacağımızı bilmemiz gerekmektedir.





Alacağımız
Malların etiket bilgilerinde veya üzerinde 'TSE' ve 'CE' işaretli olan ürünleri
almaya dikkat etmeliyiz. Ucuzluk adına çocukların sağlığı riske
atılmamalıdır.   Velilerimizin bu konuda duyarlı olmaları
merdiven altı ürünleri almamalarını, aldırmamalarını hatta satan varsa Ticaret
il Müdürlüğüne, Alo 175 tüketici hattına şikayet etmeleri gerekmektedir.





Kokulu
ve boyalı ürünler tercih edilmemelidir. Solvent bazlı kalemlerden, uçucu
yapıştırıcı ürünlerden kaçınılmalıdır. Bu ürünler bağımlılığa yol
açabilmektedir.





Çocuklar
kalemleri veya kokulu silgileri ağızlarına sokabilmektedir. Böylelikle zararlı
maddeleri vücutlarına alarak ileride ciddi sağlık sorunlarıyla karşı karşıya
kalabilecektir. Bu konuda velilerimize büyük görev düşmektedir.





Satın
alma esnasında dikkatli davranmalı, çocuklarının, sağlığını riske sokacak bu
ürünlerden uzak durmalıdırlar. Bu konuda da çocuklarımızı bilinçlendirerek tek
başlarına yapacakları alış verişlerde bu tür ürünleri almamaları konusunda
uyarmalıyız. Özellikle yerli malı ürünlerin alınmasına dikkat etmeliyiz.





  Okul
servislerinin yönetmeliklere uygun olup olmadığını araştırmalıyız. Denetleme
yapan emniyet birimlerinin her yere yetişemeyeceğini bilmeliyiz. Bu nedenle
denetimi çocuklarımızın emniyeti açısından kendimiz de yapmalıyız. Eksiklikler
varsa ilgili birimlere mutlaka bildirmeliyiz.





Çocuklarımızın
sağlığı açısından okul kantinlerinde bakanlık tarafından satışı yasaklanmış
yiyeceklerin satılmaması için  okul idaresini uyarmalıyız.





Yeni
eğitim ve öğretim yılının tüm velilerimize çocuklarımıza hayırlı olmasını
diler, sağlıklı kazasız belasız eğitim yılı geçirmelerini dileriz.”



YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°