UMUT ORAN: BEREKETLİ TOPRAĞIMIZ ÇUKUROVA PERİŞAN!
Manşet Haber 3.03.2019 21:11:52 0

UMUT ORAN: BEREKETLİ TOPRAĞIMIZ ÇUKUROVA PERİŞAN!

UMUT ORAN: BEREKETLİ TOPRAĞIMIZ ÇUKUROVA PERİŞAN!






Anadolu’yu
gezen CHP’li Umut Oran’ın son durağı Adana ve Mersin’di. Oran’ın hazırladığı
‘Çukurova Raporu’na göre, iki ilde de tarım alanları azaldı, çiftçi mutsuz.





Sözcü Gazetesi’nden Hande Zeyrek’in haberine göre, 31 Mart seçimleri için Anadolu'yu karış karış gezen CHP'li Umut Oran, bu kez Adana ve Mersin'de yaptığı çalışmaların ardından sorunlar ve çözüm önerilerine dair ‘Çukurova raporu' hazırladı. “Bereketli toprakları 16 yılda çöle döndürdüler” diyen Oran, hazırladığı raporda şu çarpıcı tespitleri yaptı: “Çukurova'da milli ekonominin temeli tarımda, ekonomimizin kalesi olan sanayide büyük çöküş ve umutsuzluk hakim durumda. ABD'deki Kaliforniya Ovası ve İtalya'daki Po Ovası'ndan sonra dünyanın üçüncü büyük ovası olan Çukurova, dünyanın en önemli gıda ambarı olacak potansiyele sahip. Ancak diğer ülkeler kendi çiftçisini özel desteklerle koruyup güçlendirirken, Türkiye'de tarımın yanlış politikalarla çökertilmesi yüzünden çiftçi kan ağlıyor.”









NARENCİYEDE
ÇİFTÇİ KAZANAMIYOR, TÜKETECİ DE YÜKSEK FİYAT NEDENİYLE ALAYAMIYOR

Oran, “ Üreticiden tüketiciye, sevk zincirinde yaşanan hızlı artışlar ile
narenciye fiyatları markete ulaşana kadar 4-10 katına çıkıyor. Çiftçi
kaza-namıyor, tüketici yüksek fiyatlar nedeniyle alamıyor” dedi.





‘PAMUĞA
İLGİ YILDAN YILA AZALDI'





“Bir zamanlar ‘beyaz altın' olarak adlandırılan ve tekstilin önemli hammaddelerinden pamukta, Çukurova Bölgesi ve Türkiye'nin üretimi geriliyor. Pamukta Hindistan, Çin, ABD, Pakistan, Brezilya ve Özbekistan'ın ardından en fazla üretimi yapan ülke olan Türkiye, bu konumunu giderek yitiriyor. Çukurova'da pamuğa olan ilgi, girdi fiyatlarının fazla olması ve üretim aşamasındaki zorluklar nedeniyle son dönemlerde yerini mısıra bırakmaya başladı. Özellikle Adana'da pamuğa olan ilgi yıldan yıla azalıyor.









Adana
ve Mersin'de tarım alanları daraldı





Umut
Oran raporunda ‘Üreticinin kan ağladığını' anlattı ve şunları kaydetti:
“AKP'nin uyguladığı yanlış politikalarla Türk tarımını bitirmesi ve girdiğimiz
ağır ekonomik krizden en büyük darbeyi yiyen bölgelerin başında Çukurova
geliyor. Aracılar elinde katlanan fiyatlar nedeniyle büyük şehirlerde tüketici
gıda ve tarım ürünlerinde yüksek fiyatlarla karşılaşırken, üretici emeğinin
karşılığını alamıyor. Mazot, gübre, ilaç gibi girdilerin maliyetlerindeki aşırı
artış, ithal ürünlerle yerli üreticinin cezalandırılması, kentsel yapılaşma
gibi nedenlerle tarım alanlarındaki daralmadan bereketli topraklar da nasibini
aldı. 2007-2017 döneminde tarım alanları Adana'da yüzde 10.1 ve Mersin'de ise
yüzde 6.1 daraldı.”





Mercedes
ile traktöre aynı paraya mazot olmaz





‘Çukurova
Raporu'nda dikkat çeken diğer tespitler de şunlar: “Çiftçinin traktöründe,
biçerdöverinde kullandığı mazotla lüks 





Mercedes,
BMW gibi arabalarda kullanılan mazot fiyatı da aynı. 6 TL 40 kuruşa mazot
kullanan çiftçi kimle hangi ülkeyle rekabet edecek? Hükümete acilen çağrıda
bulunuyorum motorin üzerinden aldığınız yüzde 60 vergiyi çiftçinin traktörü
biçerdöveri için sıfırlayınız. Mazot çiftçi için 3.5 TL olsun. Toplamda 1,3
milyon dekar olan narenciye üretim alanlarının yaklaşık yüzde 90'ı Adana,
Mersin, Hatay, Antalya ve Muğla'da. ÜAncak narenciye üreticisi mutsuz… Su,
mazot, elektrik, gübre gibi girdilerin maliyetleri çok yüksek, tarım sektörüne
verilen destekler ise yetersiz kalıyor.”



YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°