Manşet Haber 16.07.2019 19:29:07 0

'ÜRETİCİ VE TÜKETİCİNİN DESTEKLENECEĞİ BİR SİSTEM İSTİYORUZ'

'ÜRETİCİ VE TÜKETİCİNİN DESTEKLENECEĞİ BİR SİSTEM İSTİYORUZ'

'REKOLTE KAYBI NEDENİYLE KIŞIN NARENCİYE ÜRÜNLERİ CEP YAKACAK'


Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Adana Milletvekili, TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Üyesi Ayhan Barut, aşırı sıcaklar nedeniyle çok ciddi rekolte kaybının beklendiği narenciyede tehlike çanları çaldığını söyledi.
Aşırı sıcaklar nedeniyle kış aylarının vazgeçilmez ürünü olan portakal, limon, greyfurt ve mandalina üretiminin ihtiyacı karşılayamayacağını belirten Barut, 'Aşırı sıcak nedeniyle acilen afet bölgesi ilan edilmesini, üretici kaybının karşılanmasını istiyoruz. Bu sağlanmazsa kış aylarında tıpkı geçen yıl patates, soğan ve patlıcanda olduğu gibi bu yıl da narenciye ürünlerini tüketiciler çok pahalı tüketecektir' dedi.
Türkiye'nin yıllık ortalama 4.5 milyon tonluk narenciye üretiminin 3'te 1'inden fazlasının karşılandığı Adana'daki narenciye bahçelerinde incelemelerde bulunan CHP Adana Milletvekili, TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Üyesi Ayhan Barut, nisan, mayıs ve haziran aylarında etkili olan aşırı sıcaklar nedeniyle narenciye bahçelerinde yüzde 70'lere varan ürün kaybının beklendiğini kaydetti. Yaz aylarının tıpkı Çukurova'nın bereketli toprakları gibi bolluk ve bereketin simgesi olduğunu anımsatan Ayhan Barut, 'Yaz ayları Adana'da da sebze ve meyvenin bolca üretilmesi demek. Ancak bu bereket üreticinin başına bela oldu. Ürünler tarlada elinde kaldı. Tarlada çürümeye terk edildi, nakliye masrafını bile karşılamadı. Çiftçinin elinde tarlada kalan bu ürünler büyük kentlerde 10-15 kat fazlasına tüketiciye sunuldu' diye konuştu.
Kış aylarının vazgeçilmez tarım ürünü olan narenciye bahçesinde inceleme yaptığını aktaran Ayhan Barut, şunları vurguladı:
'Nisan, mayıs ve haziran aylarında mevsim normallerinin üzerinde seyreden sıcaklık nedeniyle ağaçlarda ciddi derecede meyve dökülmelerine neden oldu. Bu rekolte kaybından dolayı ihtiyacı bu yıl karşılayamaz duruma gelindi. Geçtiğimiz günlerde buranın afet bölgesi ilan edilmesini, üreticinin zararının karşılanmasını istedik ancak çağrımız karşılıksız kaldı. Şimdi tekrar uyarıyoruz. Eğer bu zararlar telafi edilmezse narenciye üretimi ihtiyacı karşılayamayacak. Geçtiğimiz yıl Meclis gündemini tarım ürünleri oluşturmuştu. Bu yıl da tarım ürünleri narenciyeden başlayarak Meclis gündemine oturacak. Üretici zarar edecek, tüketici çok pahalıya tüketecek. Bu sistemi ortadan kaldıracak, üreticinin destekleneceği, tüketicinin ucuza tüketeceği bir sistemi hep beraber desteklemeliyiz.'


YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°