VALİ DEMİRTAŞ’IN CUMHURİYET BAYRAMI MESAJI
Manşet Haber 27.10.2018 11:22:51 0

VALİ DEMİRTAŞ’IN CUMHURİYET BAYRAMI MESAJI

VALİ DEMİRTAŞ’IN CUMHURİYET BAYRAMI MESAJI

Adana Valisi Mahmut Demirtaş 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı mesajında şöyle dedi:
“Türk milletine bırakılmış en büyük miras ve vazgeçilmez bir değer olan Cumhuriyetimizin kuruluşunun 95’inci yıl dönümünü kutlamanın haklı gururu, heyecanı ve mutluluğu içerisindeyiz.
29 Ekim 1923 tarihi; bağımsızlığını kazanma uğrunda yıllarca mücadele veren ve tüm imkânsızlıklara rağmen bu haklı mücadeleden dünyaya örnek olan destansı bir zaferle ayrılan bir milletin egemenliğine olan en derin tutkusunun ifadesidir.
29 Ekim 1923 tarihi; Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğindeki milletimizin güçlü, çağdaş ve müreffeh bir ülke ideali oluşturma yolunda kendisine en uygun yönetim biçimi olan cumhuriyet rejimini kabul ettiği bir milattır.
Geçtiğimiz yüzyılın başında kadim coğrafyamıza üşüşen; renkleri, lisanları, inançları farklı işgal güçleri,Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde milletimizin cesareti ve feraseti ile bertaraf edilmiştir.O gün Sakarya’da, Dumlupınar’da, Başkomutanlık Meydan Muharebesinde bozguna uğrayanlar, vatanımız üzerindeki emellerinden vazgeçmeyip ekonomik, siyasi ve askeri pek çok argümanla üzerimize gelmeye devam ettiler. Bunların en büyüğünü, 15 Temmuz darbe girişiminde sergilediler. Kurtuluş Savaşı’nda, yedi düvele diz çökmeyen bu asil millete, diz çöktürmeye çalıştılar. Gözden kaçırdıkları husus isemilletimizin bağımsızlığına düşkünlüğü, cumhuriyet ve demokrasisine bağlılığıdır. En önemlisi 95 yıl önce İstiklal Harbi’mizi zafere taşıyan, Cumhuriyetimize can veren ruh, bugün de dimdik ayaktadır. Bu eşsiz ruh, sergileyeceğimiz birlik, beraberlik ve kardeşlikle dün olduğu gibi bugün ve gelecekte de vatan toprağında operasyona asla müsaade etmeyecektir.
95 yıllık yolculuk esnasında cumhuriyetin kazanımları ile güçlenerek geleceğe emin adımlarla ilerleyen ülkemiz, hür düşünceye dayalı güçlü demokrasisiyle çağdaş dünyanın saygın bir üyesi olmayı başarmıştır. Bizler de bugün; Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ‘Türk milletinin tabiat ve şiarına en uygun idare, cumhuriyet idaresidir.’ diyerek ilan ettiği Cumhuriyetimizi ilelebet yaşatmak için hiç durmadan çalışıyoruz. Atalarımızdan emanet aldığımız bu güzel vatanımızın ay yıldızlı şanlı bayrağımızın gölgesinde her geçen gün gücüne güç katması, ecdadımızın üstün gayret ve fedakârlıklarıyla kurdukları Cumhuriyetimizin ilelebet payidar kalması en büyük hedefimiz ve motivasyonumuzdur.
Bu duygu ve düşüncülerle Cumhuriyetimizin 95’inci yıldönümünde, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere İstiklal Mücadelemizin bütün kahramanlarını, eşsiz fedakârlıklarıyla milletimize bağımsızlığı armağan eden bütün şehit ve gazilerimizi rahmet, minnet ve şükranla anıyorum.
Aziz milletimizin ve tüm Adanalı hemşerilerimin Cumhuriyet Bayramı’nı en içten dileklerimle kutluyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.”


YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°