YANGIN RİSKİ BULUNAN İŞLETMELERE SİGORTA İSTEDİ
Manşet Haber 7.10.2018 17:56:40 0

YANGIN RİSKİ BULUNAN İŞLETMELERE SİGORTA İSTEDİ

YANGIN RİSKİ BULUNAN İŞLETMELERE SİGORTA İSTEDİ

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Adana Milletvekili Ayhan Barut, yangın riskinin çok büyük olduğu çırçır, kağıt ve plastik fabrikalarının koruyucu sigorta kapsamına alınmamasını eleştirerek çözüm üretilmesini istedi.
CHP Milletvekili Ayhan Barut, Adana'da Karataş Yolu Solaklı Mahallesi'ndeki Ekinciler Çırçır Fabrikası’ndaki yangın alanını ziyaret etti, Fabrika sahipleri ve çalışanlarıyla görüşerek 'Geçmiş olsun' dileklerini iletti. Ayhan Barut, yangın ve oluşan zararla ilgili bilgi aldı. Yanan pamuk depolarını ve zarar gören ürünleri inceleyen Ayhan Barut, tüm girişimlere karşın yangın riskinin çok büyük olduğu çırçır, kağıt ve plastik fabrikalarının koruyucu sigorta kapsamına alınmamasını eleştirdi.
'YANAN MİLLİ SERVETTİR'
Yangın çıkan fabrikada büyük zarar oluştuğuna ve hasar tespit çalışmalarının sürdüğüne dikkat çeken CHP Adana Milletvekili Ayhan Barut, şunları kaydetti:
'Türkiye'de maalesef kağıt ve plastik gibi yanıcı maddelerin bulunduğu, yanma riski çok yüksek olan işletmelerde ve alanlarda yangın gibi risklere karşı koruyucu sigorta uygulaması yok. Aralarında çırçır fabrikalarının da bulunduğu bu tür işletmeler riske çok açık. Maalesef bu fabrikamızda çıkan yangın nedeniyle oluşan zarar çok büyük. Eğer zorunlu olarak bu koruyucu sigorta uygulaması olsaydı kimse mağdur olmayacaktı. Neden böyle bir uygulamaya ülkemizde geçilmiyor. Bilinmelidir ki, koruyucu sigorta uygulaması hem işletmeciyi korur, hem de milli ekonomiyi. Çünkü yanan milli servettir.'
MECLİS'TE DE MÜCADELE EDECEK
İzmir'de her yıl Ulusal Pamuk Konseyi'nin toplandığını ve bu etkinliklerde çok önemli kararlar alındığını anımsatan CHP Adana Milletvekili Ayhan Barut, şöyle konuştu:
'Bu toplantılara katılan çırçırcılar ve iplikçiler, defalarca zorunlu sigorta uygulaması için kararlar alıp bunun uygulamaya geçirilmesi için yetkililerle görüştü. Ancak ne yazık ki bu talepleri bir türlü yerine getirilmedi. Devlet eğer işletmelerini koruyamazsa, milli servetin korunması için özel sigorta kuruluşları harekete geçmez elbette. Devletimizin hem üreticilerimizi hem de işletmecilerimizi korumak görevidir. Bu nedenle ivedilikle bu sorun ortadan kaldırılmalıdır. Zorunlu olarak koruyucu sigorta uygulaması yaşama geçirilirse Allah korusun bir daha böyle acılar yaşansa bile mağduriyet azalır. Bu çağrımıza kulak verilmesini ve acilen harekete geçilip çözüm üretilmesini istiyoruz. Bu konuyla ilgili Meclis çatısı altında da mücadelemiz sürecektir. Halkımız, üreticilerimiz ve işletmecilerimizin her türlü sorununu çözmek için biz durmadan çalışacağız.'




YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°